İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Diyarbakır’a giderek PKK iltisakları dolayısıyla haklarında soruşturma olan ve yargı kararı netleşene kadar görevlerinden el çektirilen HDP’lileri ziyaret etti. Kayyım ataması gaflet ve dalalettir, dedi.
Ziyaretin anlamına dair son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Atatürk’ün kurduğu CHP, terörist başı Öcalan’ın kurduğu HDP’ye “resmen” hayat öpücüğü veriyor. Bir FETÖ operasyonuyla genel başkan olan Kılıçdaroğlu 2010’dan beri CHP’yi adım adım HDP’nin yanına çekiyor.
Malum HDP, Demirtaş’ın ifadesiyle “Öcalan’ın projesi” olarak 2012’de kuruldu ve PKK ile bağını örtmek için de kendine “Türkiye partisi” dedi. Tıpkı PKK’nın Suriye kolu YPG’nin adını SDG/Suriye Demokratik Güçleri diye değiştirmesi gibi. HDP de “PKK’nın uzantısı değilim” diyebilmek için sık sık barış, demokrasi, özgürlük falan diyorlar.
Sırrı Süreyya Önder ve İdris Balüken’in Öcalan’a aktardığı gibi, HDP listesinden seçimlere giren isimleri Kandil belirledi daima. Yani HDP’lilerle ilgili “seçilmişler” dendiğinde tercihin halka değil PKK’ya ait olduğunu bilmek gerekiyor.
Oy oranları binde 1’e bile tekabül etmeyen ne kadar marjinal, kriminal sol-sosyalist örgüt varsa çatısı altında toplasa da hiç Türkiye partisi olmadı HDP. Meclis’e de sadece PKK iltisaklıları taşımadı. Savcı Selim Kiraz’ı makamında şehit eden DHK-C’li teröristlere de, “savcı” sıfatıyla operasyon yapan FETÖ’cülere de destek vermesiyle tanınan Ahmet Şık’ı vekil yaptı mesela HDP. Türkiye karşıtı ne kadar suçlu varsa sığınak oldu.
HDP’de bunlar olurken CHP de Kılıçdaroğlu eliyle ve farklı toplumsal kesimlere ulaşma gerekçesiyle başkalaşım sürecine sokuldu. Bağımsız Türkiye’yi savunan CHP’liler birer ikişer elenirken Demirtaş’a hayran olan, hatta PKK, DHKP-C’ye müsamahası bulunan Canan Kaftancıoğlu gibi isimler parti içinde yükseldi.
Milliyetçilik, devletçilik gibi CHP’nin altı okunda sembolleşen nitelikler yaşanan bütün bu sapmayı inkar için kullanılan bir dekordan ibaretti artık. İdeolojik bağlılığı süren ve yarım asırdır iktidar olamama duygusu altında ezilen CHP’liler de görmemeyi tercih etti oy karşılığı satılan ruhun yokluğunu.
40 yıldır Türkiye düşmanlarından silah alarak insan öldüren ve ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğini savunan PKK’nın siyasi uzantısına siyaseten el uzatması elbette sarsıcıydı CHP’nin. O etkiyi azaltmak, hem fotoğraftaki netliği bulandırmak hem değillemek için başka bir şeye daha gerek vardı. 2017’de girdi o da projeye: Türk Milliyetçisi görünümlü İyi Parti.
Her üç parti de kendisi değil. Kendinden üretilmiş, genetiğiyle oynanmış, Erdoğan–AK Parti karşıtlığıyla beslenip diğeri ile aşılanmış ve kaynaşmış.Şimdi birkaç fiske de AK Parti tozu serpilecek üzerlerine.
Nasıl bir zaman aralığında oluyor bunlar?
Suç işleyen HDP’liler yargı karşısına çıkarılmış, PKK sınır dışına süpürülmüş iken. Artıklar temizlenip dağlar insanların, mağaralar hayvanların istifadesine sunulmuş iken. Üstelik askerimiz sınır ötesinde PKK bataklığını kurutuyorken, oluyor. CHP HDP dudağına kondurduğu hayat öpücüğüyle PKK’ya nefes oluyor.
15 Temmuz’a direnen Türkiye’nin değil “tiyatro” diyen FETÖ’nün sözünü yükselttiği gibi. Tankların açtığı yoldan sıvışan Kılıçdaroğlu’nun şehit ve gaziler için değil FETÖ’cüler için Ankara’dan İstanbul’a “adalet” diye yürüdüğü gibi.
PKK’nın son 7 yılda 37 mensubunu öldürdüğü AK Parti’ye desteğe gitmeyen CHP, PKK ile iltisaklarından sebep yargılanan HDP’lilere kefil olmaya gitti Diyarbakır’a.
Oğlunu PKK’nın elinden alan Hacire Ana’yı tebrik etmedi, acılı kadının kapısını camını indirdiği HDP’yi teselli etti sonuçta İmamoğlu da.
O yüzden Ahmet Kaya’ya ithafen “Nereden baksan tutarsızlık” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “nereden baksan ahmakça”. Az bile dedi bana kalırsa.