Bu sorunun doğrudan muhatabı sizsiniz, Sayın Kılıçdaroğlu!
Koskoca CHP’nin genel başkanısınız.
Atatürk’ün kurduğu partinin…
O yüzden, Atatürk’ü bilir bilmez anmaktan geri durmuyorsunuz.
Hangi Atatürk’ü sevdiğinizi bilmiyorum ama Atatürk’ün siyaseten sırtından geçindiğiniz gün gibi aşikâr.
Gördüğüm bir diğer husus da şu: Ne başında olduğunuz partinin tarihini, ne de tarihteki gerçek Atatürk’ü biliyorsunuz.
Size tarihte bir tek Mustafa Kemal olmadığını, tarihin farklı evrelerinde farklı Mustafa Kemaller olduğunu, gene bu çerçevede farklı Atatürkçülüklerin zuhur ettiğini söylersem inanmazsınız, o yüzden inanasınız diye size Attila İlhan’ın “Hangi Atatürk”ü ile Taha Akyol’un “Ama Hangi Atatürk”ünü salık veririm okumanız için.
Belki o zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında konuşurken biraz daha dikkatli olursunuz.
Öyle kafadan uydurmalarla olmuyor.
Sizin bahsettiğiniz Atatürk de yok, Atatürk dönemi de…
Atatürk’e atfen söylediklerinizin, Atatürk gerçekliğiyle ve tek parti geçmişinizle de alakası yok.
Ama bazen öyle şeyler söylüyorsunuz ki şaşırıp kalıyoruz.
Bilgisizliğinize mi yorsak, çarpıtmayı marifet bilen kişiliğinize mi versek bilmiyoruz doğrusu.
Şaşırmamız bu yüzden.
Atatürk’e ve CHP tarihine dair neyi ne kadar bildiğinizi şimdilik bir tarafa bırakacak olursak, diyeceğim o ki Erdoğanfobik anlayışınız size her şeyi söyletmeyi mubah gördürüyor.
Erdoğan’ı “tek adam” ve “diktatörlük” bahsinde yerden yere vurayım derken, Atatürk üzerinden konuşmanız hakikaten sizi her bakımdan tartışılır kılıyor.
Hem sözlerinizi, hem de kişiliğinizi ciddi düzeyde tartışmaya açıyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinden Erdoğan’ı suçlayacaksanız bari Atatürk’ü bu tartışmanın içine dâhil etmeyiniz.
Kaş yapayım derken, göz çıkartıyorsunuz.
Sonra da kalkıp tarihsel gerçekleri dile getirenleri “Atatürk düşmanları” diye suçlayıp, Atatürk’ü HDP canibiyle giriştiğiniz zararlı siyasetinize alet ediyorsunuz.
***
Diyorsunuz ki: “Atatürk’e bile bu yetkiler verilmemişti.”
Açıldıkça gerçeklikten kopuyorsunuz…
“Atatürk’e kanun hükmünde kararname yetkisi verilmemişti” vs deyip duruyorsunuz boyuna…
Şimdi sıkı durun…
Hani o birinci Meclis’te “dinci, şeriatçı, saltanatçı, hilafetçi ve gerici muhalefet” diye suçladığınız İkinci Grup var ya, hani Hüseyin Avni Ulaş’ların başını çektiği İkinci Müdâfaai Hukuk Grubu var ya, işte onların ağzıyla konuşuyorsunuz.
Dahası, onların Gazi Mustafa Kemal’e yönelttiği suçlamaların tümünü siz bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın üstüne boca ediyorsunuz.
“Tek adamlık rejimi”, “diktatörlük”, “bütün yetkilerin tek adamda toplanması” vs…
Bütün bu suçlamalar, birinci Meclis’te Gazi Mustafa Kemal’e yöneltiliyordu.
Gazi Mustafa Kemal’in hem Meclis Başkanı, hem Hükümet Başkanı, hem Başkomutan sıfatıyla Meclis’in yetkilerini dahi elinde toplaması dolayısıyla uğradığı eleştirilerin tıpkısının aynısını bugün Erdoğan’a yönelttiğinizi bilmiyorsanız, merak edip araştırınız lütfen…
Sahiden merak edip öğrenmek istiyorsanız hemen aklıma gelen bir iki kitabı hatırlatayım size. Ahmet Demirel’den iki kitap: “Tek Partinin Yükselişi”, “Birinci Meclis’te Muhalefet”. Başlamışken, Mete Tunçay’ın ve Cemil Koçak’ın kitaplarını da ihmal etmeyiniz derim.
Daha analitik değerlendirmeler içinse Taha Parla’nın kitaplarına mutlaka müracaat etmelisiniz.
Bütün bu okumalardan sonra göreceksiniz ki, bütün kuvvetleri/yetkileri şahsında topladığı iddiasıyla Gazi Mustafa Kemal’e bugün Erdoğan’a getirdiğiniz suçlamaların bin katı daha ağırı getirilmiştir.
Atatürk’e kanun hükmünde kararname yetkisi verilmediğini söylüyorsunuz ya, işte o suçlamalardan öğreneceksiniz ki zaten buna gerek kalmamış. Zira Atatürk’ün her dediği kanun hükmündeymiş…
Meraklısına not: İşbu yazının amacı, ne Atatürk’ü ne de İkinci Grup’u yermektir. Sadece Kılıçdaroğlu’nun cehaletine ve savrulduğu çelişkiye dikkat çekmektir.