İsmet Paşa sadece sofraya üç saat geç gelmekle kalmamış oturur oturmaz garsonlardan birine getirttiği Akşam gazetesini masanın üzerine serip okumaya başlamıştı.
"Ne okuyorsunuz o kadar dikkatle" diye sordu Atatürk yumuşak bir sesle. "Yoksa bizim dizbağı nişanını mı?"
"Dizbağı nişanı da ne?"
"A-a duymadınız mı? Bir Amerikan gazetesinden alıntı yapan dünya basını, İngiltere Kralının bana dizbağı nişanını vereceğini yazmış.. Bu, söylendiğine göre, İngilizlerin en büyük nişanıymış."
"İyi ama bunu size niye veriyorlarmış?"
"İngilizler beni sever. "
Atatürk bunu gülümseyerek söylemişti. İsmet Paşaysa, dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle omuz silkti. Bunun üzerine Atatürk'ün sesi sertleşmeye başladı.
"Evet İngiliz milleti sever bizi ve Lloyd George'u düşürmekle bunu kanıtlamıştır. "
İsmet Paşa gene alaycı bir gülümsemeyle omuz silkti. Acaba İsmet Paşa bütün siyasi rakiplerini yenmiş, sıra Atatürk'e mi gelmişti! Bundan sonra kimse konuşmadı pek fazla; herkes ayrılıp giderken Atatürk, İsmet Paşa'ya döndü, "Sizin biraz daha kalmanızı rica edeceğim" dedi.
Bundan sonrasını Kılıç Ali'den dinleyelim:
"Biraz sonra, Salih Bozok'la yanına gidip izin istedik. Bize 'Siz kalın!' dedi. Sonra da İsmet Paşa'yı alıp yemek salonunun bitişiğindeki küçük odaya girdi; kapıyı kapattı. Kulağımı iyice kapıya yapıştırdım. Önce Atatürk'ün sesi duyuldu:
"Neydi o sofradaki afra-tafranız paşa hazretleri?! Ne diyecekseniz açık açık söyleyin!" Kulağıma tek tük azarlanmak, hükümet işleri, hükümet üyesi gibi sözler geliyordu. Derken gene Atatürk'ün sesi geldi; sert ve sinirli: "Benim görevim hükümeti denetlemek. Adam işini doğru dürüst yapmıyorsa da gerekeni söylemek... Bunu anlayamıyor musunuz? Siz yorulmuşunuz Paşa. Sinirleriniz bozulmuş. Dahası düşünce selametinizi de kaybetmişsiniz. Acele dinlenmeniz gerekiyor. Size izin veriyorum. Yerinize kimin geçeceğini yarın öğle haberlerinde öğrenirsiniz!"
İsmet Paşa bir şeyler söylemek istediyse de Atatürk sözünü kesti:
"Öyle öyle.. Yorulmuşunuz. İleride sağlığınız düzelince yine çeşitli devlet hizmetleri sizindir. Ama kesinlikle görüyorum ki hemen dinlenmeniz gerek!!"
İsmet Paşa odadan perişan çıktı; sendeledi. Yemek salonunun kapısından kendi köşküne doğru yürüdü.
(YARIN: "GAZİ OLMASA İSMET PAŞA OLMAZDI")