Çok değerli insanlara haksızlık etme pahasına söylemeliyiz ki, Türkiye bir ‘’Hak edilmemiş saygınlıklar’’ ülkesidir. Çetin Altan’ın o şahane deyimiyle ‘’Değerlilerin’’ değil ‘’ Önemlilerin’’ ülkesidir Türkiye. Bir insanın önemi her zaman doğal olarak edindiği değerinden gelmez. Önem, genellikle içinde olduğumuz ya da sırtımızı dayadığımız sistemden, yapıdan ya da hiyerarşiden gelir. Burada belirleyici etik kural liyakat değildir. Yarardır.
Bilindiği gibi son dönemde ’’Türkiye Futbol Direktörü’’ ( artık her ne demekse) Fatih Terim, gece yarısı ‘’Kebapçı baskınıyla’’ gündeme geldi. Her insan gibi Fatih Terim de kimi ihtilaflar yaşayabilir. Bu normal bir durumdur. Ama normal olmayan, anormal olan durum bu ihtilafların çözümü için Fatih Terim’in uygun gördüğü yol ve yöntemlerdir. ''Ruhsal ve Bedensel'' olarak sağlıklı olan her olgunlaşmış birey, ihtilaflarının çözümünde konuşmayı esas alır. Eğer konuşma istenilen sonuçları üretmiyorsa, hukuk yoluna başvurur.
Anlaşılan o ki, Fatih Terim ne söze itibar ediyor ne de hukuka. Kendi göbek bağını kendi çözmeye karar veriyor. Peki ama adama sormazlar mı? Türkiye dingo’nun ahırı mı? Türkiye bir hukuk devleti değil mi? Türkiye futbol kamuoyunun oluşturduğu hiyerarşide hem en üst tepeyi işgal edeceksin hem de bu toplumun kabul ettiği hukuk sistemini boşlayıp, sorunu bilek gücü ile çözmeye tamah edeceksin.
Bu olmaz. Bu kabul edilemez.
Bu tuhaf ve tuhaf olduğu kadar da insanı rencide eden olayı bir tarafa bıraksak bile, Fatih Terim’in Rüştü Reçber’e verdiği yanıtı bir tarafa koymak imkansız. Bir köşe yazarı olarak Rüştü Reçber, bu olayla ilgili olarak kendi köşesinde fikirlerini yazmış. Katılırsınız, katılmazsınız bu sizin bileceğiniz iş. Ama Fatih Terim dahil, hiç kimse, Rüştü Reçberi, köşesinde yazdığı fikirlerinden ötürü ne aşağılayabilir ne de ona üstü örtük gözdağı verebilir.
Gelin, hep birlikte Fatih Terimin şu satırlarına daha yakından bakalım.. ‘’Seni yakinen tanıyan, özellikle futbolculuk ve sonrasındaki sürede gelişimini gayet iyi bilen biri olarak günlük hayatında kullandığın kelime sayısından fazlasını yazılarında kullanabiliyor olmana çok sevindim. Sanırım bağlı olduğun yöneticilerin de bu akıcılıktan ve zengin ifade biçiminden memnundur.’’ Bu cümle küçümseme, aşağılama ve hor görmeden başka bir anlam ifade ediyor mu?.
Ya da şu cümleyi mercek altına alalım; ‘’Sana dair hatıralarımda iyisiyle kötüsüyle, eğrisiyle doğrusuyla, sevabıyla günahıyla ne çok şey olduğunu; bunların bir kısmında sana olan destek ve yardımlarımı, bir kısmında sadece bende kalması gereken anların bulunduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kısaca aslında kim ve nasıl biri olduğunu biliyorum.’’Bu cümle bal gibi üstü örtük bir tehdit.
Ve final; ‘’Haa bir de herhangi bir şeyi yapmadan önce haddimi aşıyor muyum, aşmıyor muyum diye bir değil 2-3 kez düşün. Hayat, ektiklerini biçtiriyor. Temennim, senin ektiklerinin sana zarar vermemesi ve ben nerede yanlış yaptım dedirtmemesi. Benden yana endişen olmasın. Yazdıklarını ve niyetini ciddiye alacak ve yaygara çıkaracak değilim. Sadece hukuki süreci başlatacağım. Sevgilerimle". Bunlar senin haddin değil diyerek açık açık Rüştü Reçber’i aşağılıyor.
Bu yanıtlara ister göz ucuyla bakın, ister daha derin analiz sonuçlarıyla değerlendirin, hangi yöntemi kullanırsanız kullanın sonuç değişmiyor. Ben de Fatih Terim’in Rüştü Reçber’e verdiği yanıtı, Psikiyatr dostuma gönderdim. Doçent dostumun değerlendirmesi şöyle oldu:’’ Bu beyanların sahibi tipik olarak narsistik savunmalar kullanıyor. Muhatabını her açıdan devalüe ediyor. Yani değerini düşürüyor. Ne de olsa kendisi kusursuz ve mükemmel biri. Sözlerinde itham da var; Sen bunları yazamazsın, yazma kapasitesinden uzaksın diyerek muhatabını küçümsüyor. Komplo havası yaratarak, Reçber’in kullanıldığı algısını güçlendiriyor. Kendisi çok önemli bir insan olduğu için birileri Reçber’i kullanarak ona komplo kuruyor Özeleştiri vermek yerine sorunu dağıtıp, çevreselleştiriyor. Ayrıca muhatabını küçümsemekle birlikte agresif bir tonda göz dağı veriyor. Sırlarını ifşa etmekle tehdit ediyor. Her Açıdan muhatabını aşırı değersizleştirerek kendini rahatlatıyor. Kendini kusursuz, masum, kurban pozisyonuna getiriyor.’’
Türkiye’nin Fatih Terim için beyaz mendil sallama zamanı geldi de geçiyor.