Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kamudaki ‘araba sevdası’nı bitiriyor.. Muhteşem bir adım.. 2018 yılı bütçesine bakacak olursak, belediyeler dışında kamuda 110 bin civarında araç bulunuyor.. Bunun maliyeti nereden bakarsanız bakın 2 milyara yakın.. Bir bu kadar da yakıt masrafı olduğunu düşünün.. Şimdi makam arabalarında sıkı bir tasarruf dönemi başlayacak.. Millete hizmet makamına gelirken vatan/millet sevdasını dilinden düşürmeyenlerin, göreve geldikten sonra arabalarla imtihanını herkes görüyor.. Artık bu dönemin sonu geldi.. “… Herkes Audi’ye binerken ben yanlarına Passat mı çekeceğim?..” diyen eski Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş vardı hatırlarsınız.. Bu yaptığının ‘ayıp’ olduğunu yazdım diye mahkemeye verdi beni.. “… Herkes Audi’ye binerken ben yanlarına Passat mı çekeceğim..” dedikten sonra da milyonluk Audi’nin içinden selfie attı vatandaşla dalga geçer gibi.. Neyse hakim önüne çıktığımızda ne söylenmesi gerekiyorsa söyleriz elbette. Demem o ki, Sayın Albayrak’ın başlattığı bu makam arabalarından tasarruf etme projesinin ayakta alkışlanması gerekiyor.. Hatta ikinci adım olarak, makam odası döşenmesinde de idari tedbir uygulanmalı.. Her göreve gelen, selefinin döşettiği odayı bozup baştan mobilyalar aldırıyor devlete.. Bu uygulama son bulmalı. Kırığı çıkığı olmadığı sürece kamuda bir mobilyanın 10 seneden önce değiştirilmesi yasaklanmalı mesela. Değerli dostlar, bir yerde bir lüzumsuzluk var mı yok mu anlamanın basit yolları var.. Mesela bakın faturalara, adam ne zaman göreve başlamış, mobilyalar ne zaman değiştirilmiş.. Eğer aynı döneme denk geliyorsa, kesin maaşından.. Demek ki, zevkine göre mobilya aldırmış bu kişi.. İşyerlerine alınan Digiturk paketleri, futbol maçı naklen yayınlarını kapsıyor mu mesela? Eğer öyleyse hem kamunun parasını bu işe harcıyor hem de çalışması gereken saatte başka işler yapıyor demektir.. Bakın makam araçlarının GPS kayıtlarına.. Misal makam sahibinin çocuğunun okuluna gitmiş mi araba?.. Sayın Bakanım bir kere başladınız.. Lütfen bırakmayın peşlerini..
Fırsatçılar ‘görünmez el’ ile yakında tanışacak
Gazetemizin, ısrarla başından beri fırsatçılara dönük olarak yaptığı yayınları biliyorsunuz.. Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak, bu konunun ne denli ciddi olduğunu defalarca yazdı, katıldığı her televizyon yayınında da ısrarla anlattı.. Arkadaş, biz millet olarak zaten bu istiklâl mücadelesinin tam ortasındayız.. Kimse kusura bakmasın da 15 Temmuz’da tankların altında kimler kaldıysa bugün bu ağır finansal saldırıya da onlar karşı koyuyor zaten.. İthal ana mal nedeniyle yükselen fiyatlara zaten katlanıyoruz bir de dolarla hiç ilgisi olmayan ürünlerdeki fiyat artışlarına göğüs geriyoruz.. Bütün yükü millete yıkıp, konforunu bozmayan şirketler, patronlar.. Size söylüyoruz.. Zannetmeyin ki kızıyor, öfkeleniyor ve ‘siz neden biraz olsun elinizi taşın altına koymuyorsunuz?’ diye sitem ediyoruz.. Asla!.. Keyfinize bakın.. Ancak bilin ki, bütün bunları tek tek not ediyoruz.. Adam Smith 1779’da yazdığı ‘Ulusların Zenginliği’nde de bir kavramdan söz eder.. “Görünmez el”… Bunu Smith, yerli üretimin artırılmasında devreye giren bir gizli mekanizma olarak tanımlar..Ama liberal ekonomi zaman içinde arz/talep dengesini açıklarken de ‘görünmez el’ metaforuna başvurmuştur.. İşte toz bulutu kalktıktan sonra, bugün arka arkaya zam yapan firmaların yüzleşeceği acı gerçeğin ismi budur.. O ‘görünmez el’ ile tanışacaklar.. Devletin herhangi bir tedbir almasına bile gerek kalmaksızın..