ABD Başkanı Donald Trump’ın, Türkiye’nin hoşuna giden yaklaşımları da var, Türkiye’yi endişelendiren ‘Müslüman düşmanlığı’na varacak ifadeleri de.
Tüccar kimliğini nerede ‘kazan-kazan’ şeklinde kullanacağı, nerede nalıncı keseri gibi sadece kendine yontmaya çalışacağı henüz kestirilemiyor…
Ankara, Trump döneminde ABD ile bir ‘yeni sayfa’ açma ihtimalini değerlendiriyor; zira çatışmanın değil ‘işbirliğinin’ iki ülkeye de, bölgeye de kazandıracağına inanıyor. Trump’ın Putin Rusyası’na bakışı, ‘sonuç odaklı’ politikalara eğilimli ‘ticari’ yaklaşımı ve ‘değişim’ mesajları Ankara’yı ‘şimdilik’ olumlu etkiliyor. Zira Ankara, Trump’la üzerinde anlaşılabilecek, iki ülkenin de, bölgenin de, Rusya’nın da, hatta -inisiyatif alamasa bile- AB’nin de çıkarına politikalar ürettiğini düşünüyor. Ama ikinci adıyla ‘Hüseyin’ diye sahiplendiği ve ilk açıklamalarından umutlandığı önceki Başkan Barack Obama deneyiminden sonra ‘yoğurdu üfleyerek yeme’ durumunda.
Yaklaşım benzerliği ve empati
Trump’ın, seçim sürecinde ortaya koyduğu ‘statüko/geleneksel politikalar karşıtı, çözüm odaklı/işadamı-siyasetçi’ profili, Obama döneminin Türkiye’nin de rahatsız olduğu politikalarını eleştirmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la iyi ilişkiler geliştirebileceği umudunu doğuruyor.
Bir yandan da, seçilmiş olmasına rağmen muhalifleri tarafından dışlanması, medya üzerinden ve sokak gösterileri ile ilk günden istifa çağrıları yapılması da Erdoğan’la ‘empati’ kurmasını sağlayabilir.
Hem Washington hem de Ankara’daki atmosferi iyi okuyan kaynaklar, Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk görüşmesini bu yüzden çok önemsiyorlar.
İlk görüşme ne zaman?
İlk görüşmenin ‘mümkün olduğu kadar erken’ olması; 8 yıl önce Obama’nın ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmasına mukabil, Erdoğan’ın da Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk ziyaretçilerinden biri olması sürpriz olmayacak.
Kaynaklar da, ‘erken bir takvim’ belirlenmesi için görüşmelerin yapıldığını söylüyor.
Zira zaman geçtikçe, güçlü Yahudi lobisinin örneğin “ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma” gibi bir karar aldırma girişimi; terör örgütü FETÖ ve onu kullanan çevrelerin Trump yönetimi nezdinde Türkiye aleyhine girişimde bulunması; Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile aldığı inisiyatiften rahatsız olan bazı devlet kurumların yönlendirme ihtimali gibi ‘ilk görüşmenin atmosferini bozacak’ gelişmeler yaşanabilir. Bu da ‘çok konuşan’ ve ‘tweet’ atan Trump’u etkileyebilir. Ankara, endişe edilen bu senaryoya karşı direnç geliştiriyor; ancak yine de gerçekleşirse Ankara’nın söylemleri etkilenebilir.
Erdoğan’ın Afrika seyahati öncesi “Bazı söylemler kulağımıza geliyor ki bunlar rahatsız edicidir” ifadesi bu bakımdan önemli.
Trump ile üç önemli başlık
Trump’ın Türkiye’yi öncelikle ilgilendiren birkaç konuda hangi tutumu alacağını görmek gerekiyor:
1- İsrail’le ilişkilerin yönü; örneğin iki devletli çözüm ve Kudüs’ün statüsü (İsrail’in başkent ilan edip etmeyeceği) konusundaki kararı.
2- ABD’nin Suriye’de terör örgütü PKK uzantısı YPG ile işbirliğinin geleceği.
3- Bir başka terör örgütü FETÖ’nün başı Fetullah Gülen’i iade talebine yaklaşımı.
Bu başlıklardan FETÖ, ikili ilişkinin nasıl başlayacağını belirleyecek. Zira diğer iki konu aynı zamanda başka ülkeleri de ilgilendirirken, FETÖ dosyası sadece iki ülke arasında.
‘Güvenli bölge’ PYD için mi?
Bu arada, Ankara Trump’ın Türkiye’nin önerisi olan “Suriye’de güvenli bölge” kararının ne anlama geldiği de değerlendiriyor.
Endişe verici ihtimal, ABD’nin YPG’nin kontrolüne verilen alanı güvenli bölge ilan etmesi. Bu, daha önce Kuzey Irak’ta ‘36. Paralel’ uygulamasına benzetiliyor. Kaynaklar, Kuzey Irak’taki oluşumu Türkiye’nin tehdit görmediğini ve desteklediğini, ancak PYD/YPG’nin bir terör örgütü uzantısı olarak aynı konumda değerlendirilemeyeceğini vurguluyor.