Lafı uzatmadan cevap vereyim: 15 Temmuz’da derdi ne idiyse o!
Papaz bir bahane.
Tıpkı gezideki ağaç gibi.
Pensilvanya’daki papaza mukabil olarak ABD’li papazı rehin mi almışız ki “Al papazı ver papazı!” muhabbetini birileri çeviriyor!
Çok ayıp, çok yakışıksız!
Birincisi, iki papaz da ABD’li.
Bakmayın siz oradakinin burada doğmuş olmasına! Burayı Pensilvanya yapmak isteyen aşağılık bir ajan, bir piyon!
Türkiye olarak “Ver o papazı, al bu papazı!” diyecek bir konumda değiliz.
Olamayız.
Takas olayları olmaz mı?
Olur elbet.
Ülkeler bazen birbirlerine karşı bu tür takas oyunları içine girerler. Ama papaz olayı ne bir rehine olayıdır ne de bir takas...
Her ikisi de mücrimdir...
Pensilvanya’daki papaz bu ülkede darbe yapmaya teşebbüs edecek kadar ileri gitmiş bir terör örgütünün lideridir. O gece öldürülen her canımızın faili bir katil başıdır. Sair cürümlerine girmemize gerek yok.
Bütün bu cürümleri Amerikan derin devletinin bilgisi ve talimatı doğrultusunda yaptığı artık sır değil! O yüzden ABD kendisine sonuna kadar kol-kanat geriyor.
Buradaki papazın cürümleri yargıyı ilgilendirir, siyaset kurumunu değil!
Sahiden ne tür cürümler işlemiştir-işlememiştir bilemem. İddia edildiği üzere bir eli PKK’nın, bir eli FETÖ’nün içinde midir? Buna eldeki delillere göre yargı karar verir.
Yargı, tutukluluk halini ev hapsine çevirdiğinde doğrusu rahatsızlık hissetmiştim. Yüreğimin bir yerine sızı saplanmıştı. Aynı suçlardan yargılanan başka mücrimler için de uygulanıyor mu bilmiyorum. Uygulanıyorsa sorun yok. Ama bir tek ABD’li papaz için yapılan bir jest ise kamuoyu vicdanı yara alır diye düşünmüştüm.
Neyse, henüz kendi kafamızın içindeki soru işaretleriyle uğraşırken bir de ne görelim başta Trump olmak üzere yardımcısı ve bilumum yönetim katındakiler “Ya rahibi serbest bırakırsınız ya da yaptırım uygularız!” demeye başladı. Aleni ve pervasız bir dille Türkiye’ye tehditler yağdırıldı. İki bakanımıza yaptırım uygulama kararı alındı.
ABD bu tehdit politikasıyla papazı bıraktıramayacağını bilmez mi?
Diyelim ki yargı öyle iddia edildiği gibi Başkan Erdoğan’ın emrinde olmuş olsun! Başkan Erdoğan da seçimden sonra yeni bir döneme geçmek istediğinin mesajı olarak böyle bir jestte bulunmuş olsun! Peki bu durumda ABD’nin teşekkür edip sürecin hukuk içinde tamamlanmasını beklediğini söylemesi gerekmez miydi?
ABD tam tersini yaptı. Kolaylaştırıcı davranmadı. Papazın işini daha da zorlaştırdı. Meseleyi yargısal bir boyuttan çıkartıp siyasetin konusu haline getirdi. Ve bunu da kaba güç kullanarak çözebileceği mesajını verdi.
m ki Başkan Erdoğan ev hapsinin ikinci adımı olarak papazı bırakarak Türkiye-ABD ilişkilerinde beyaz bir sayfa açmayı tasarladı! Bu durumda ABD’nin yaptığına ne denir?
Demek ki ABD papazın gerçekte bırakılmasını istemiyor. Çünkü Başkan Erdoğan’a bu tür tehditlerin sökmeyeceğini herkes bilir. Bu tür tehditlerin ters tepeceğini de...
O zaman denebilir ki ABD’nin serbest bırakılan papaza değil içerde tutulan papaza ihtiyacı var!
Şuna hiç kuşku yok: ABD’nin derdi papaz değil, Erdoğan’dır.
15 Temmuz’da öteki papaz üzerinden başaramadığını bu papaz üzerinden başarmak istiyor.
Ekonomiyi sarsarak...
Türkiye’yi diplomasi üzerinden köşeye sıkıştırarak...
Erdoğan başkanlığındaki Türkiye’nin “terör rejimi”ne doğru evrildiği imajı oluşturup başka operasyonlara kapı aralayarak...
Amerika’nın derdi bu.
Amacı bu.
Ya Erdoğan’a diz çöktürmek, ya da diz çökmeyecek Erdoğan’ı devirmek...
Başkan Erdoğan diz çökmeyeceğini gösterdiğine göre yeni oyunlara ve operasyonlara hazır olmalıyız.
15 Temmuz kılık değiştirerek devam ediyor.
Edeceğe benziyor.