ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’den 6 Aralık’ta gelen açıklamalar, “Rojava” diye adlandırılan PKK-PYD işgal bölgesini “uçuşa yasak bölge” ilan etmeden Amerikan askerlerinin çekilmeyeceğini gösteriyor.
Jeffrey, “(Irak’ın kuzeyi için A.Z) Kuzey Gözleme Harekatı’nın 13 yıl süren başarısını hatırlatmam gerekir” lafıyla dikkat çekti. Saddam’ın Irak’ın kuzeyine dönük gücünü kıran o harekat, Türkiye’nin onayı ile gerçekleşti, bugünkü Kürt Otonom Yönetimi’nin temeli de o yıllarda atıldı.
Belli ki, Amerika-İngiltere-Fransa hattı, benzer senaryoyu, bugün Türkiye’nin “Fırat’ın doğusu” olarak adlandırdığı alan için ısıtmaktadır.Hedefi, yalnız Türkiye’nin değil, yakın gelecekte İran’a bağlı Hizbullah ve Baas rejimi güçlerinin aynı bölgeye müdahalesini önlemektir.
Irak’ın kuzey ve güneyinde Saddam’ın elini kolunu bağlayan uçuşa yasak bölge uygulamaları Birleşmiş Milletler kararı olmadan, ABD+İngiltere+Fransa güçleri tarafından fiilen uygulanmıştı.
Rusya’nın (Çin’in de desteğinde) Suriye’de böyle bir fiili uygulamaya karşı çıkacağı kesindir, ama, BM Güvenlik Konseyi’nin tarihinde birlikte alınmış bir “uçuşa yasak bölge” uygulaması vardır: Bosna-Hersek üzerinde tüm askeri uçuşları yasaklayan 31 Mart 1993 tarih, 816 sayılı karar, Rusya’nın onayı, Çin’in çekimser kalmasıyla geçmiştir, unutulmaması gereken o dönemde bu iki ülke, Sırbistan’ın kararlı müttefikleriydi!..
Yani… İş, pazarlıklara ve diplomatik çıkarlara denk geldiğinde imkansız görülen olabilir, alarmda olmak gerekiyor.
Şu anda süren, “Trump’ın kararı, Kürtleri (dikkat edin PKK’nın adı yok Batı-İsrail-Rus medya yorumlarında) Türkiye’nin insafına terk etti” kampanyasının ana hedefi, yüksek ihtimal BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı karara meşruiyet zemini oluşturmaktır.
Bu noktada Rusya çok önemli…
ABD “uçuşa yasak bölge”yi tek taraflı kararla devreye sokabilir mi, zor görünüyor, çünkü İncirlik Türkiye topraklarında.
Ama, Pentagon, Amerikan askerlerinin çekilmesiyle birlikte DAEŞ’e dönük hava operasyonlarının da sonlanacağını duyurdu, bu, “yakın gelecekte İncirlik’e ihtiyacımız olmayacak” mesajı mıdır, evet!..
Fırat’ın doğusu ile Irak’ın kuzeyindeki üsleri Amerika (haliyle İsrail) açısından yeni bir güvenlik zemini midir, evet!..
Rusya, Fırat’ın doğusundaki gelişmelere, yüksek ihtimal Ukrayna’da yaşayabileceği rahatlama karşısında en azından “çekimser” kalır mı, evet!..
Temmuz 2018’deki Putin-Trump Helsinki Zirvesi’nden çıkan ortak tablo bellidir, İsrail artık, bu iki ülkenin ortak güvenlik şemsiyesi altına alınmıştır.
Putin, Suriye’deki İran güçlerini İsrail sınırından 140 km. geriye çekti, yakında İran’ı geri yollayacak.
Suriye, “dondurulmuş kriz” oluyor…
Kısaca: Amerika bir yere gitmiyor, bölgedeki 2.200 askerinden 200’ünü ülkeye alıyor, bakiyesini de Kuzey Irak’taki üslere geri çekiyor. Türkiye’nin Suriye topraklarına dönük hassasiyetinin “meşruiyetini” sorgulatacak çok yönlü bir uygulamanın da hazırlıklarını da yapıyor.
Belli ki, Netanyahu liderliğindeki İsrail bu planın güvencelerini bütün başkentlerden almış, birden Türkiye’yi Kuzey Kıbrıs’ta işgalci ve Kürt katliamcısı ilan etmelerinin de nedeni bu.
“Katliamcı Türkiye” kampanyası tırmanacak, Türkiye’nin elini-kolunu bağlayacak küresel kararlara da ana zemin olacaktır, hiç kuşkunuz olmasın.
Hedef, Ukrayna’dan sonra Suriye’de ikinci bir “dondurulmuş kriz” oluşturmaktır.
ABD ve Rusya, Ukrayna’nın kendi kontrol bölgelerinde ikiye bölünmesinden memnunlar, Kıbrıs veya Dağlık Karabağ gibi “dondurulmuş-çözülemeyen krize” dönüşmesini destekliyorlar.
Washington-Moskova hattının, Suriye’de de benzer bir denge arayışı içinde olduğu açık bir gerçektir.
Rehavet yok, belalı öykümüz farklı bir paradigmada yeniden başlıyor, tavsiyem, harekatın ertelenmemesidir…