Sinemalarda çok önemli bir film oynamakta, Steven Spielberg’in yönettiği ve Tom Hanks ile Meryl Streep’in başrolünde yer aldığı The Post filmi Amerikan ilüzyonunu yaratan son örnek...
Bizim ülkemizin insanlarının ne yazık ki aşamadığı bir kompleks var. O da insan haklarının Batı kültürü menşeli bir şey olması yanılgısı ve bunun karşısında duyduğu eziklik. Yıllardır kültür emperyalizminin kurbanı olan bizler bu mantıkla üretilmiş bir entelektüel sınıfın da baskısı altındayız. Bu hafta sinemalarda gösterilen The Post filmi bu konuları tartışmak için büyük fırsat. The Post, 1971 yılında 30 yıla yayılan ABD hükümetlerinin ve başkanlarının Vietnam savaşıyla ilgili halkına nasıl yalan söylediğini anlatan bir ifşanın hikayesi. Mart 1971’de New York Times muhabiri Neil Sheehan, çok gizli, hükümetin sırlarını ortaya döken 7000 sayfalık bir raporu ele geçirdi. O zamanki ABD Savunma Bakanı Robert McNamara’nın emriyle aslen 1967’de hazırlanan belgenin “ABD’nin Vietnam’daki Karar Verişinin Tarihi, 1945-66” gibi alelade bir başlığı vardı. Neil Sheenan gazetesi New York Times’ta belgeleri yayınladı. Bunun üzerine Başkan Nixon ve Beyaz Saray haberin durdurulması için mahkeme kararı çıkarttırdı. Washington Post’un sahibi Katharine Graham ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee aynı belgeleri ele geçirip yayına devam ettiler. Film bu riskli kararın verilmesi hikayesini ve daha sonra neler yaşandığını da kısaca anlatıyor. Çünkü bu olaydan sonra Watergate skandalı da patlıyor. Pentagon belgelerinin yayını sırasında yaşananlar Watergate’de basının elinin daha da güçlü olmasına sebep oluyor. Filmin görünen yüzü bu. Ve siz bu hikayenin Steven Spielberg versiyonunu seyrettiğinizde “Vay be adamlardaki basının gücüne bak” diyorsunuz. Peki biraz filmde üstü örtülü olarak verilen gerçekleri aralayalım, bakalım gerçekten basın özgürlüğü sayesinde mi bütün bunlar yaşandı. Herşeyden önce sürekli bize demokrasi meleği olarak yutturulan Kennedy hakkında konuşmak gerekiyor. Yayınlanan Pentagon belgelerinde aslında bütün hazırlıkların Kennedy sayesinde başladığını görüyoruz. Kennedy ve diğer başkanlar görevleri süresince halka yaptıkları bütün açıklamalarda Vietnam’da savaşa ne kadar karşı olduklarını söylerken CIA ve Pentagon’a bu savaşın hazırlıklarını yaptırmışlar. Bu hazırlıklar bizim anladığımız ordunun eğitimi artırmak falan değil. Vietnam’daki seçimlere müdahale etmek, oradaki muhalif isimlere suikast düzenlemek ve gayri kanuni bir dolu olay. Kısacası aslında Vietnam Savaşı öncesinde yaşananlarla bizim 15 Temmuz ve öncesinde yaşadıklarımızın benzerliği inanılmaz. Bütün bu hareket tarzı Kennedy’nin döneminde yaşanmış. Biraz tarih bilenler Kennedy’nin Domuzlar Körfezi saldırısını da hatırlarlar. Küba’ya kendi silahlandırdığı Kübalı göçmenleri saldırtmıştı. İşte ABD’nin demokrasi meleği ve bizim entelektüel sınıfında hiç tartışmadan, düşünmeden kabullendiği Kennedy’nin gerçek yüzü bu. Peki Pentagon belgeleri niye 1971’de yani Cumhuriyetçi ve insan hakları ihlali açısından kolay hedef olan Nixon döneminde patladı ve bütün fatura ona çıktı. Niye o belgelerde Kennedy’nin yaptıkları da ifşa olurken onun üstüne hiç gidilmedi? Washington Post’un genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin Kennedy ile yakın dostluğu filmde de veriliyor aslında. Ama sadece filmin sonunda Bradlee “Yakın dostum Kennedy tarafından kandırılmışım” gibi küçük bir günah çıkarma dışında film Demokratlar açısından sus pus. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise Kennedy ve Nixon tezatının yarattığı politik ortamın Obama ve Trump arasındaki ortam ile benzerliği. Hep aynı oyun aslında. İstermisiniz Obama döneminde yaşanan bütün pislikler Trump gibi kolay harcanacak bir ismin üzerinden skandallarla temizlensin. Ne kadar benzer değil mi? Gelelim filmde ve hatta filmin basın bülteninde bile söylenen ABD’deki basın özgürlüğü yalanına. ABD’de hele bir hükümet karşıtı haber yapında nasıl devlet güvenliğini riske attığınz için sizi hain diye hapislerde çürütüyorlar. Normal bir Müslüman ABD vatandaşının insan hakları o ülkede ne kadar var bakalım mı bir. Bence bakmayalım. Çünkü canımız yanar. Bu filmi bir de bu gözle izlemenizi tavsiye ederim.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen:
Steven Spielberg
Senarist: Liz Hannah
Oynayanlar: Meryl Streep, Tom Hanks, Sarah Paulson
Yapım: 2017, ABD, 115 Dk.
VİZYONDAKİLER
Aman Doktor
Eski bir denizci ve Rebetiko türü müziğin hayranı olan Kakourgos, tekneleri için zor bulunan bir parçayı almak üzere yeğeni Djam’i İstanbul’a gönderir. Genç kadı,n burada göçmenlere yardım etmeye çalışan 18 yaşındaki Avril ile tanışır. Cömert, kendinden emin ve özgür ruhlu Djam, Midilli’ye yaptığı, müzik, yeni insanlar, paylaşılanlar ve umutla dolu yolculuğunda Avril’i kanatlarının altına alacaktır.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Djam
Yönetmen: Tony Gatlif
Senarist: Tony Gatlif
Oynayanlar: Daphne Patakia, Simon Abkarian, Maryne Cayon, Kimon Kouris
Yapım: 2017, Fransa, 97 Dk.
Enes Batur: Hayal mi Gerçek mi?
Film, Türkiye’nin en büyük bireysel YouTube kanalına sahip olan Enes Batur’un, hiçbir şey olan bir çocuğun kendini geliştirerek dünya yıldızı olmasını anlatıyor. Enes, ailesi tarafından neredeyse hiç ilgi görmez. Bu nedenle karakterindeki değişimler, yaptığı seçimler ve psikolojisi büyük önem taşıyor. Saf ve iyi bir aile çocuğu olan karakterimiz zamanla bir dünya starı olurken bu iyi özelliklerini kaybediyor ve zamanla olaylar karışıyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Kamil Çetin
Senarist: Enes Batur
Oynayanlar:Enes Batur, Ceyda Düvenci, Bekir Aksoy, Kerem Fırtına
Yapım: 2018, Türkiye
The Insult: Hakaret
Lübnan’lı araba tamircisi Tony’nin hamile eşi Shirine’le çok sade bir hayatı vardır. Sokaklarındaki altyapı çalışmalarından Lübnan’a göç etmiş Filistinli ustabaşı Yasser’in şirketi sorumludur. Yasser, Tony’nin balkonundaki giderin akıttığını fark edip tamir etmek ister. Ancak Tony O’nu evine almamakta kararlıdır. Yasser dışarıdan da olsa gideri onarır. Bu olay üzerine aralarındaki husumet bir kamuoyu davasına döner.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: The Insult
Yönetmen: Ziad Doueiri
Senarist: Ziad Doueiri
Oynayanlar: Adel Karam, Kamel El Basha, Camille Salameh, Diamand Bou Abboud
Yapım: 2017, Lübnan, 112 Dk.
Den Of Thieves
Merkez Bankası her gün 120 milyon dolar nakit parayı dolaşımdan alıp imha etmektedir. Şehrin en başarılı silahlı soygun çetesi de Los Angeles’ın ünlü bankasının günlük olarak imha ettiği bu paraları almak için imkansız bir soygun planına girişir. Ancak farklı yeteneklerle donanmış olan bu elit ekibin işi planladıklarından daha zor olacaktır. Zira Los Angeles Şerif Bürosu’nun deneyimli ve cesur elemanları, hırsız çetesinin tam karşısında durmaktadır...
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Christian Gudegast
Senarist: Christian Gudegast
Seslendirenler: Gerard Butler, Pablo Schreiber, Curtis ‘50 Cent’ Jackson
Yapım: 2018, ABD, 140 Dk.
COCO
12 yaşındaki Miguel’in ölüler diyarına macerasını anlatan animasyon filminin konusu kısaca; 12 yaşındaki Miguel’in en büyük kahramanı efsanevi Meksikalı gitarist Ernesto de la Cruz’dur. Ancak Cruz hayatını kaybetmiştir ve Miguel’in onunla tanışma imkanı yoktur. Her gün onun şarkılarını dinleyen Miguel günün birinde ünlü müzisyenin gitarını bulur.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Lee Unkrich, Adrian Molina
Senarist: Lee Unkrich
Seslendirenler: Anthony Gonzalez, Benjamin Bratt, Gael García Bernal
Yapım: 2017, ABD, 105 Dk.
Umut Avcıları
Afyon, Anıtkaya kasabasında yaşayan Cafer, Ahmet, Baki, Doğan zengin olma umuduyla geceleri define ararlarken gündüzleri kendi işleri ile meşguldür. Yakalanmaktan çok korkmaktadırlar. Afyon’lu Ali ise genç bir iş adamı ve avcıdır. Av için Paris’ten Afyon’a gelmiş olan Ali hiç beklemediği bir durumla karşı karşıya kalır. Beklenmedik bir gelişme olacaktır.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: İlker Çavga
Senarist: Mehmet Sağlam
Oynayanlar:Haydar Zeytünlü, Furkan Tezcan, Turgut Güneş, Kenan Balık
Yapım: 2018, Türkiye, 131 Dk.