Bugün, bulunduğum yerden binlerce kilometre uzakta, yüksek ihtimal, benimle aynı ilahi boyutları paylaşmayan binlerce insan için dua edeceğim. Bir bölümünün geleneksel şaman geleneklerini koruduğunu, diğerlerinin de inanç coğrafyasının Hıristiyan olduğunu biliyorum. Onlar için dua edeceğim ve onların kendi ülkelerinin emperyalist saldırısı karşısında başları dik durmalarını bekleyeceğim...
Çünkü... Onlar benim akrabalarım... Ve soylu bir ulusun 21’nci yüzyıldaki güçlü direnişini sergiliyorlar...
Türk medyası hiç ilgilenmedi... Amerikan medyası kıyısından köşesinden ayıp olmasın diye gördü... Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey Dakota bölgesinde insan soyunun önemli bir direnişi var ve direnen insanlar tıpkı Halep’teki vakur Müslümanlar gibi büyük bir saldırıya uğrayabilirler...
Lafı uzatmayacağım... Bakın, emperyalist bir devleti değiştirmenin mümkün olmadığını bizlere bir kez daha gösteren o direniş neden kaynaklandı...
Her şey bir boru hattı için...
Dakota Petrol Boru Hattı (DPBH), Kuzey Dakota’daki Bakken petrol kuyularından çıkan petrolü, 1.886 km’lik boru hattıyla Illionis’e taşımayı hedefleyen 3.8 milyar dolarlık bir enerji projesi. Aralarında Citibank, Wells Fargo, Royal Bank of Scotland, BNP Paribas ve Société Générale’in bulunduğu 17 bankadan oluşan konsorsiyum tarafından finanse ediliyor, projenin ana yüklenicisi Energy Partner’da seçilmiş başkan Trump’ın da 500 bin dolarlık hissesi var!..
Boru hattı, Güney Dakota ve Iowa eyaletlerinden geçecek ama, asıl büyük sorun, bu eyaletlerde Siu kabilesine verilmiş özel bölgeden kaynaklanıyor. Siu’lar, boru hattında yaşanabilecek bir sızmanin, tek su kaynakları olan Missouri nehri üzerinde kurulu bir barajla oluşmuş Oahe Gölü’nü kirleteceği gerekçesiyle hattın topraklarından geçmesine direniyorlar.
Onların bu direnişine, Amerikan kıtasının tüm Kızılderili kabileleri de destek veriyor. Binlerce insan, aylardır, Standing Rock (Direnen Kaya)’da kurdukları kampta inşaatı durdurmaya çalışıyor.
Obama yönetimi, Kızılderili kabilelerinin ve onları destekleyen vicdanlı insanların üzerine polis ve milli muhafızları sürdü, dondurucu soğukta tazyikli su ve biber gazıyla saldırdılar, yetmedi, plastik mermi kullandılar, yaralananlar oldu, yaklaşık 600 kişi cezaevlerine dolduruldu, ama direnişi sonlandıramadılar.
Güvenlik güçlerinin Kızılderili kabilelere “orantısız güç” kullanması üzerine Afganistan ve Irak’ta görev yapmış emekli Amerikan askerlerinden 2.000’i evlerindeki silahlarla bölgeye intikal etti, direnen insanları polis ve milli muhafızlara karşı koruma kararı aldı...
Bunun üzerine Kuzey Dakota valisi, 5 Aralık 2016 günü (bugün), boru hattı inşaatını engelleyen Siu’lar başta Kızılderili kabilelerinin ve destekçileri aktivistlerin dağıtılması, direniş kampının da ortadan kaldırılması emrini verdi!.. Bu pis işi Obama yönetimi yapacak, ama, Trump ekibi tarafından yapılan açıklamada, valinin kararının desteklendiği vurgulandı!..
Kızılderililer, kendi topraklarında bir kez daha yüksek olasılık kıyıma uğrayacaklar, bir boru hattına kurban edilecekler.
Bu yüzden dualarım ve yüreğim onlar için...
Kendi insanına acımayan...
Kamp bölgesinden gelen haberler, polis güçlerinin zırhlı araçlarla desteklendiğini, bölgede “uçuşa yasak bölge” ilan edildiğini, dronlarla görüntü almanın yasaklandığını, basın mensuplarının da dışarı çıkarıldığını gösteriyor. Vali, bölgeye intikal etmek isteyen kim olursa olsun 1.000 Dolar ceza vereceğini de ilan etmiş durumda...
Yani... Direnen Kaya’nın Halep veya Musul’dan bir farkı kalmamış durumda... Bugün orada ne yaşanacağını da hep birlikte izleyeceğiz...
Kendi insanına acımayan bir devlet başkasına acır mı, hayır!.. Yönetim kadrolarını generallerle doldurup dünyaya şimdiden aba altından sopa gösteren yeni başkan için Siu’ların bir önemi var mı, ona da hayır!..
Siu’lar yüzde 85’e varan işsizlikle pasaportunu taşıdıkları ülkenin en fakir insanları arasındalar, yani, zincirlerinden başka kaybedecek hiç bir şeyleri yok, belki de Washington’dakilerin unuttukları ana nokta bu...