Amerika Birleşik Devletleri’nin, Suriye’nin kuzey-doğusunda YPG-PKK terör gruplarıyla birlikte “kontrol alanı” kurma çabası, ileride, askeri strateji uzmanları tarafından “21’inci yüzyılın en berbat ve geleceği görmeyen” planı olarak değerlendirilecek.
Analizini yapalım:
a- ABD’nin bu planı, İsrail ve Suudi Arabistan’ın güvenlik endişelerinden kaynaklanmaktadır. Washington, neo-con/siyonist lobinin yönlendirmesiyle, Ortadoğu’daki en önemli müttefiki, Türkiye’yi, kaybetti.
b- Plan, esas olarak iki ana hedef üzerinde şekillenmektedir: 1- Suriye ve Irak’taki Amerikan üslerinin 30 bin kişilik terör ordusuyla güvenliğini sağlamak, 2- Özel anlaşma yapılmış DEAŞ’lıların da katılımıyla İran’a karşı duvar örmek.
c- ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın İran’a karşı taleplerini karşılamaya çalışırken, o coğrafyada sürdüremeyeceği, yakın bir gelecekte de kurtulmak istese bile kurtulamayacağı bir tuzağa düşmektedir. Kontrol etmek istediği alan, kuzeyde Türkiye, güney ve batıda Türkiye/Suriye, doğuda ise İran’a yakın Irak’ın kuşatması altındadır, havayolu haricinde dış dünya ile hiçbir bağlantısı yoktur.
d- Beşar’ı bir kenara bırakalım, o bölge, “Astana üçlüsü” Rusya-Türkiye-İran tarafından çok rahat kuşatılır ve Amerika zamanla o bölgede nefes alamaz hale gelir.
e- ABD’nin “Afrin’deki PYD unsurlarını desteklemiyorum” lafı Türkiye’ye son anda uzatılmış zeytin dalı gibi görülebilir, değildir. Meskun mahalde savaş, tünel savaşı eğitim verdiği, uzun menzilli keskin nişancı tüfekleriyle donattığı Afrin’deki terör grubunun Türkiye’ye ağır zayiat verdirmesi beklentisi içindedir.
f- Afrin ve Münbiç’te savaşı kazanmayı değil, Türkiye’nin içine kaosu taşıyacak bir planı yürürlüğe koymayı düşünmektedir. Buna en net cevabı, hendek-barikat savaşları ve Fırat Kalkanı’ndan başarıyla çıkmış TSK ile, emperyalizmin etnik/dini fay hatlarını kaşımasına direnecek Anadolu halkı verecektir.
g- ABD’nin terör gruplarını kullanarak Tahran-Şam hattını kesme planı kağıt üzerinde bile saçma bir çabadır. Suriye’de toprak sahibi olmak, Tahran-Şam hava ve deniz bağlantısını kesme gücünü vermez.
h- ABD-PKK ittifakıyla oluşturulan “genişletilmiş Rojava”da kalıcı kontrolü sağlamak mümkün değildir. Bölgedeki Arap ve Türkmen nüfus ile, PKK’ya karşı Kürt gruplar, isyan bayrağını açacaktır. ABD kendini bir yandan çevreden kuşatılmış, diğer yandan da kontrol ettiğini sandığı bir alandaki iç isyanlar ve karışıklıklarla boğuşurken bulacaktır.
i- ABD’nin bu planı, NATO ittifakı açısından da tehlikelidir. İttifakın en güçlü ikinci ordusu, bir anda, ittifak dışı manevralarla kendi yolunu çizmekte, Ankara-Washington hattında olduğu gibi, Ankara-Brüksel hattında da büyük kırılma yaşanmaktadır. Orgeneral Akar’ın NATO’lu mevkidaşlarına verdiği mesaj çok net ve ittifak açısından da alarm kıvamındadır.
j- ABD, İsrail-Suudi Arabistan ittifakının zorlamasıyla bütün dikkatini İran’a vermişken, uluslararası diplomaside en büyük darbeyi, Türkiye’den yemektedir. Katar ve Kudüs krizlerinden sonra, Erdoğan, bu kez, “Bayrağını bize indirtme, yarın onları toplayıp sana vermeyelim. Söyle askerlerine o terör örgütünün işaretlerini söksünler, onları da o topraklara gömmeyelim” sözleriyle, Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana Amerika’nın karşılaştığı en büyük meydan okumayı gerçekleştirdi.Eğer bütün bunlar, İsrail ve Suudi Arabistan için yaşanıyorsa, Amerikan vergi mükelleflerinin paralarıyla bu kadar rezil olmaya değmez...
k- ABD, kendi kuyusunu kendi kazdı. Yakın gelecekte bu durumun sürdürülebilir olmadığını anlayacak ve çekilecek. ABD’ye güvenerek yola çıkan YPG-PKK’nın Şam yönetimine yalvardığı günler yaşanacak. Kandil’deki beyinsizlerin masum Kürt sivil halkın başına sardığı belalar nedeniyle, yine Türkiye, akrabalarını felaketten kurtarmak için liman olacak.
l- Bugüne kadar yaptığı tek iş Amerikan askerlerini oraya-buraya yollamak olan ve şu ana kadar hiçbir stratejik görüş ortaya koyamayan Ulusal Güvenlik Başdanışmanı McMaster, Pentagon’daki birikimsiz kurmaylarla birlikte oluşturduğu bu tuzakta debelenmekte ısrar ederse, bir dönem yüzüstü bıraktığı CIA bağlantılı muhalif grupları yeniden silahlandırmayı ve bunları da bölgede karışıklık çıkarmak için kullanabilir. Umarım yapmaz. Hep birlikte bir imparatorluğun kanlı sonunu görürüz.
Trilyon dolarlık harcamalarla kendi ulusal çıkarlarının tersine Ortadoğu serüvenine kalkışan bir süper gücün erken yenilgisini izliyoruz.