Şu anda çareleri yok, gelecekler, dertlerini dinleyeceğiz, ne yapabiliriz, nerede nasıl ortak işler çıkarabiliriz, elimizi kirletmeden nasıl yardımcı oluruz, bakacağız. Bu işler biraz zaman alır, o arada, Amerika Musul, Rusya da Halep’te ne hallere düşer, bilemeyiz.
Bu kanlı serüvenlere kalkışırken bize sordular mı, hayır, sonunda gelip bi’şey istediklerinde de memleket çıkarları doğrultusunda bir durup düşünmek gerekir...
Rusya’nın işi zorlaşıyor
Halep’te süren çocuk katliamının, Grozni felaketinden sıyrılmak kadar kolay olmadığını Moskova -nihayet- anladı!.. Çeçenistan’ın başkenti Rusya Federasyonu içinde bir yerdi ve Rus ordusunun bu kenti 1999-2000’de yerle bir etmesine dünyanın da sesini çıkaracak hali yoktu. 2003 yılında yayınlanan resmi raporlar, 21 bin ama gerçekte 50 binin üzerinde sivilin öldürüldüğü Grozni’yi “gezegende insaneliyle yok edilmiş bir kent” olarak tanımlamıştı. Rus ordusu yaptı. Amacı, Çeçen ayrılıkçıları temizlemekti, bu arada bütün bir kent yok edildi, 2’nci Dünya Savaşı sonrasının en büyük etnik temizliklerinden biri yaşandı.
Halep, artık yeni bir Grozni’dirve Rus ordusu, bu kentteki direnişi aynı strateji ile etkisiz hale getirmektedir ama Halep, bir Rus kenti değildir, orada öldürülen çocukların hesabı Rusya için kabarmaktadır. Halep, Putin’i “Miloşeviçleşme”(yüzbinlerce Boşnak’ın ölümünden sorumlu Sırp diktatör) sürecine soktu, bir türlü geri dönemiyor. Bombardımanı geçici olarak durdurması, kentteki sivil halkın açılacak altı koridordan dışarı çıkarılması çabaları bu farkındalıktan, yarın, ortalık yatışır, işlenmiş savaş suçlarının hesabı kalır.
Amerika da zoru tercih etti
Musul Harekatı denilen askeri çabanın en zayıf yönünü baştan söyleyelim: Pokerde elinizdeki 5 benzemez ile blöf yaparak masadaki parayı kaldırabilirsiniz ama savaş, poker değildir, beş benzemez gücü bir araya getirip kazanamazsınız.
Çoğunluğu Şii personelli Irak ordusu, peşmerge, Sünni aşiret güçleri, Şii milisler, yerel Musul güçleri...
Birbirini sevmeyen, bırakın omuz omuza savaşmayı, karşılaştıkları anda silahlarına davranabilecek, “sıfır güven duygusu” ile hareket eden 5 farklı güç, arkasında ABD!..
Irak ordusunun 9. Tümeni, Şii askerlerden oluşuyordu, Musul’u asla “kendi toprağı”görmüyordu, 2014 Ağustos’ta DEAŞgeldi, bütün bir tümen arkasına bakmadan oraları terk edip gitti. Şimdi ne oldu? Aynı tümeni, aynı askeri kimlikle ileri sürdüler, birinci gün ağır kayıp verip geri çekildi, Musul Harekatı’nın 24’üncü saatinde durmasına neden oldu. Peşmerge’nin Irak ordusuna gösterdiği tepki, Sünni aşiretlerin ve Musul yerel güçlerinin yakınlarındaki Şii milisleri, DEAŞ’tan daha sıkı kontrol etme refleksi, ayrı konular...
Pentagon’daki akılsızların yıllardır Türkiye’yi karşılarına alarak geliştirdikleri sözde stratejinin sonu bu!..
Arkadaş, “bu işi yerel Irak güçleriyle yapacağız” dediğinde karşına çıkan güç mozaiği zaten birbirleriyle kanlı-bıçaklı, kiminle Musul Harekatı’na kalkışıyorsun, gelip sordun mu?..
Başarısız iki ordu
Asimetrik savaşta, ancak, mücadele ettiği çetelerden çok, harekat alanındaki masum sivil halka çok ağır kayıplar verdirerek hedefine ulaşmaya çalışan iki başarısız ordudan söz ediyoruz.Amerikan ve Rus ordularının, tıpkı İsrail ordusu gibi, meskun mahalde savaş kabiliyetleriyerlerde sürünüyor. Tavsiyem, kendi harp akademilerinde, TSK-Polis güçlerinin 2015 boyunca PKK’ya karşı gerçekleştirdikleri barikat savaşlarınıokutmalarında yarar var, Fırat Kalkanı’nın bugüne kadar sergilediği görüntü ise önemli bir örnektir.
ÖSOda bir “yerel güç...”Ama içinde bütünsellik taşıyan bir gücün yanına, ateş gücü yüksek bir ordunun desteğini koyduğunuzda, “DEAŞ efsanesinin” nasıl yerle bir olduğunu hepimiz gördük.
Siz, bir savaş alanına 1.300 km. sınırı olan dünyanın en güçlü ordularından birini “hesap dışı tutmaya” kalkarsanız, varacağınız yer Halep ve Musul’daki çaresizliktir.
Çok masum öldürürsünüz, çok kayıplar verir/verdirirsiniz, sonunda geleceğiniz nokta, Milattan Önce 3’üncü yüzyılda Roma’ya karşı zafer kazanırken her şeyini kaybeden Yunan Kral Pirus’un “sözde zaferinden” başka bi’şey değildir...
Yanlış anlamayın, “oralara girelim, meseleyi çözelim” gibi yaşadığımız çağ için fazla iddialı lafla bağlamayacağım bu yazıyı...
Söylediğim şu: Gelsinler, bu bataklığın kurutulmasında birlikte neler yapabiliriz, konuşsunlar.
Ortadoğu’da Türkiye’siz savaşabilirsiniz ama Türkiye’siz barışa ulaşamazsınız...