15 Temmuz FETÖ darbe girişimini savuşturduğumuz için iki kesim bize adeta suçlu muamelesi yapıyor.
Bir: Uluslararası camia.
İki: İçerideki eski Türkiye koalisyonu.
ABD, darbeci örgütün başını Pensilvanya’da koruyup, kollamaya devam ediyor.
Avrupa’nın kimi başkentlerinde darbeci örgütün nasıl korunup, kollandığı da sır değil.
Darbeci terör örgütünün mensupları ABD ve AB üyesi ülkelerde ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Avrupa başkentleri, demokrasinin namusunu ve şerefini kurtaran aziz milletimizin gelip elini öpeceğine, aziz milletimizin yiğit liderine ödül vereceğine, kalkıp darbeyi püskürttüğümüz için adeta bize suçlu muamelesi çekiyor.
Yok öyle yağma...
***
İçerideki eski Türkiye koalisyonunun başını CHP çekiyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, sözünü ettiğim uluslararası camianın söyleminin tıpkısının aynısına dört elle sarılmış bulunuyor.
FETÖ ve PKK terör örgütlerine yönelik hükümetin haklı ve meşru operasyonlarını 12 Eylül rejiminden bin beter bir otoriterleşme rejimi olarak sunuyorlar.
Meclis’in açılışından bu yana gördüğümüz manzara bu.
Kürsüye çıkan her CHP’li sözcü, 12 Eylül rejiminin “Erdoğan rejimi”nden daha demokratik olduğunu söyleyip duruyor.
Diyelim ki PKK’nın yayın organları mı kapatılıyor?
Bir bakıyorsunuz HDP’den önce CHP sahneye fırlıyor.
“Demokrasi elden gidiyor!”
Bir CHP sözcüsü çıkıp utanmadan-arlanmadan şunu diyebiliyor mesela: “Darbeyi FETÖ yaptı ama siz FETÖ’cü olmayan gazeteleri ve televizyonları kapatıyorsunuz.”
Hoş, FETÖ’cülerin gazetelerinin ve televizyonlarının kapanmasına da karşı çıkıyorlar ya, o da bahsi diğer.
FETÖ’cü olmadığını söyledikleri gazete ve televizyonlar da PKK terör örgütüne ait.
Bir yanda FETÖ, öbür yanda PKK savunusu.
Bu nemenem darbe veya terör karşıtlığı ise artık!
Daha da ileri giderek şunu söylemekten kaçınmıyorlar:
“FETÖ’cüler darbe yapsaydı, sizin bugün yaptıklarınızı yapacaklardı. Ne farkınız var?”
Sanki bu ülkede kanlı bir darbe girişimi yaşanmadı, sanki bu ülkede terör her Allah’ın günü can almaya devam etmiyor da Erdoğan keyfi ve diktatoryal bir yönetim kurmak için OHAL ilan etme yoluna gitti!
FETÖ’ye ve PKK’ya yardım ve yataklığın bu türlüsüne ihanet denir.
***
Perşembe akşamı Bahçelievler Yenibosna’da, 75. Yıl Polis Merkezi’ne terörist bir saldırı yapıldı.
Seçim bölgemdeki bu polis merkezine patlamadan hemen sonra ziyarete gittim.
Şimdi PKK’lı o terörist ve yardımcıları yakalandı.
Bakınız, göreceksiniz üç-beş gün sonra o teröristin gözaltında ve cezaevinde işkence ve kötü muamele gördüğünü CHP’liler ve HDP’liler bir ağızdan iddia edeceklerdir.
Onların insan haklarından anladığı tek şey bu işte!
Kim ne derse desin gerçek şudur: Teröristlere arka çıkan ve sırtını terör örgütlerine dayayanlar da o teröristler gibi suçludur.
PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin savunuculuğu yapanların demokrasi ve insan hakları üzerinden ahkam kesmeleri de artık mide bulandırıyor.
***
Bombalanan Meclis’imizin insan hakları komisyonunda FETÖ’cülere işkence ve kötü muamele edildiği iddiaları üzerinden FETÖ’cü teröristlere arka çıkanların darbe karşıtlığı da sahtedir, demokrasi savunuculuğu da...
Sözlerimi çarpıtan o itibar cellatları kulaklarını dört açsınlar.
Dediğim şudur:
Darbe gecesi o FETÖ’cü alçakları elimdeki silahla alnının çatısından vururdum.
Çünkü darbeci hainlere karşı her türlü direnme hakkı meşrudur.
Ama yakalandıktan sonra gözaltı merkezlerinde veya cezaevlerinde hiç kimseye işkence ve kötü muamele edilmesini asla tasvip etmem.
O çatışma anında darbecilere yapılan muameleleri zalimlik olarak sunanların FETÖ hamisi olduklarını söylemeye bile gerek yok.
Ne yani, o alçak katiller sürüsüne bir de gül mü dağıtsaydık, onları ödüllendirse miydik?
Neymiş, bu sözlerim uluslararası camiada ülkemize sıkıntı getirirmiş!
Birilerinin FETÖ severliklerini gizlemek için sığındıkları argümana bakın hele!
Sisi darbesine arka çıkan, Fransa’nın OHAL’ine laf etmeyen, ama FETÖ’cü darbeyi püskürten ve darbeci teröristlerin kökünü kazımaya çalışan Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye kalkışan uluslararası camia size mübarek olsun ey mankurtlar!