Almanya ile Türkiye arasındaki sorunlara sürekli yenileri ekleniyor. Göçmenler, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti gibi konular, sorunlu sürecin yakın dönemdeki başlangıcı olarak kabul edilebilir. Söz konusu başlıklar, aslında doğrudan Türkiye-Almanya ilişkilerini ilgilendirmiyordu; bu daha çok Türkiye-AB ilişkilerinin konusuydu. Ancak hemen tüm öneriler Almanya Başbakanı Merkel’den gelmiş, dolayısıyla Türkiye açısından da esas muhatap haline Almanya gelmişti.
Merkel, AB kurumlarını ve diğer üyeleri kuruluşun kaptanı olması nedeniyle olsa gerek ikna edebileceğini düşünmüş olabilir. Ancak değil AB’yi kendi ülkesini bile bu konularda ikna edemedi. Ayrıca belki de Türkiye ile AB’nin zaten kabul etmeyeceğini bilerek pazarlıklar sürdürdü. Türkiye Merkel’in sadece Türkiye tarafını ikna etmeye uğraştığı kanaatini güçlendirdikten sonra taraflar arasında kısmen inşa olan güven ortamı yitirildi.
Güven ortamının yitirilmesiyle, diğer başka konular hızla su üzerine çıkmaya başladı, ki bu da İncirlik Üssü ile oldu. Alman milletvekillerinin üssü ziyaret etme ısrarları Türkiye’de yeterli bulunan bir gerekçeye bağlanamadı.
İncirlik anlaşmazlığı
İncirlik konusundaki anlaşmazlık, 15 Temmuz sonrası gerilime dönüştü. Yüksek rütbeli askerler başta olmak üzere çok sayıda insan Almanya’ya sığındı, Almanya Türkiye karşıtı tüm grupların birleşerek oluşturdukları karşıt diasporanın adeta merkezi haline geldi.
Söz konusu sorunların gelip dayandığı nokta ise her bir başlığın pazarlık değişkeni olarak birbirleri yerine kullanılması oldu. Bununla birlikte, pazarlıkların yoğunlukla İncirlik üzerinden yapılacağı anlaşılıyor. Zira bu konu sadece Almanya-Türkiye ilişkilerini içermiyor; çok daha geniş kapsamlı sorunlara işaret ediyor.
Sorun basitçe şu: Almanya, İncirlik’te uçak pistlerinin yeniden düzenlenmesini ve Alman askerlerinin hem sayılarının artırılmasını hem de yaşam koşullarının iyileştirilmesini talep ediyor. Türkiye ise buna neden ihtiyaç duyulduğu konusunda tatmin edici yanıt alamıyor. Kısacası Türkiye Almanya’nın İncirlik’i sadece DEAŞ’la mücadele amacıyla kullanmadığından şüpheleniyor.
Sorun büyük resimde
Türkiye, Almanya’nın Suriye’den topladığı tüm bilgileri paylaşmasını istiyor. Almanya ise bu bilgilerin sadece DEAŞ’la mücadele kapsamında paylaşılacağını söylüyor. DEAŞ’a dair bilgilerin tümünü de paylaşıyor mu, bilemiyoruz.
Bundan çıkan sonuç, Almanya’nın silahlı Kürt gruplarla ilgili bilgileri Türkiye’ye vermemekte ısrarlı oluşu. Alman Savunma Bakanı’na göre her bilgi verilirse, bunların Rusya’nın eline geçme ihtimali varmış. Yani Almanya Türkiye’nin Rusya’ya bilgi aktaracağını, hatta NATO’ya ihanet edeceğini ima ediyor.
Bu yaklaşım Almanya’nın PKK-PYD’yi kolladığı düşüncesini pekiştirirken aynı zamanda ABD’nin bu grupları terk etmesi halinde Rusya’nın devreye girip onları sahiplenmesinden ya da sorunu Türkiye lehine çözmesinden çekindiğini ortaya koyuyor. Demek ki Türkiye-Rusya yakınlaşması Almanya’yı çok rahatsız etmiş.
Merkel’in bir diğer telaşı da gelişen Türkiye-İngiltere ilişkileri olabilir. Savunma sanayi başta olmak üzere epeyce derin bağlantılar kuruldu. AB dışı iki ülkenin Ortadoğu konusunda işbirliği yapmaları olasılık dahilinde. Bu ne kadar hayra alamet olur bilinmez ama Almanya’yı meraklandırmaya yetmiş denebilir.
ABD ile Rusya’nın gizlice anlaşıp bir Kürdistan kurulmasına izin verdikleri yönündeki iddialara da bu çerçeveden bakılabilir. İddia hem yeni ABD rejimi, hem de Rusya ile Türkiye ilişkilerini germeye, arada kalacak Türkiye’nin de belki Almanya’ya yaklaşmasını beklemeye karşılık geliyor.