Almanya, Avrupa’nın ortak iltica politikasını hazırlıyor; bu çaba ise hem Almanya hem de AB’de büyük gerginliklere yol açıyor.
AB ülkelerindeki tartışmaların iki boyutu bulunuyor. Biri, ortak iltica politikasının Almanya tarafından hazırlanıyor olmasıyla ilgili. Her ne kadar Almanya’nın mülteci politikası birçok devlete göre sıkı ise de AB’nin Almanya’dan çok daha katı mülteci politikası uygulayan ülkeleri var. Dolayısıyla İspanya gibi daha makul uygulamaları bulunan ülkelerle Macaristan gibi son derece sınırlayıcı politikaları bulunan ülkelerin tek bir modelde anlaşmaları kolay gözükmüyor. Almanya’nın AB için hangi gruba yakın bir öneri getireceği öngörülemediği gibi, Almanya’nın neden kendisine vazife çıkardığı da bilinemiyor.
Avrupa’nın en temel sorunlarından birisi olan mülteciler konusunda Almanya’nın AB kaptanlığı rolünü başöğretmenlik mertebesine taşımaya çalıştığı açık. Ancak, AB üyelerinin buna razı olacaklarının garantisi yok.
Ortak politika olur mu?
AB’deki tartışmaların ikinci boyutu ise, tek ve ortak bir mevzuatın ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olmamasıyla ilgili. Zira AB’ye gelen mültecilerin büyük kısmı, güney ülkelerine ayak bassalar da, oralarda kalmayıp kuzey ülkelerine iltica başvurusunda bulunuyorlar. Dolayısıyla Yunanistan ve İtalya, İtalya’nın tabiriyle “paspas” ülke durumunda olurlarken, kapı Almanya ve komşularında bulunuyor.
AB’nin kuzey ülkeleri mülteci politikalarını sıkılaştırdıkça, AB topraklarına ayak basıp iltica talep edenler, Güney ülkelerine yöneliyorlar. Hal böyle olunca, AB’nin kuzeyi mültecileri adeta güneye süpürmüş oluyor.
Meselenin Almanya’da da büyük tartışmalara ve hatta hükümet krizine yol açtığı belirtilmeli. Muhafazakar koalisyonun içinde, iltica politikasının sertleştirilmesini savunanlar ile daha katı politikaların Almanya’da halihazırda yaşayanları mağdur edeceğini savunanlar karşı karşıya gelmiş durumda.
Geçmiş yıllara oranla Avrupa ve hatta Almanya’ya mülteci başvurularında azalma olmasına rağmen bu gerilimin yaşanma nedeni ise koalisyon içindeki kişisel çekişmeler olarak değerlendiriliyor.
Dostluk nasıl ifade edilir?
Almanya’daki iktidar içi çekişmelerin tek konusu mülteciler de değil. 1999-2006 yılları arasında Almanya dış istihbarat servisi BND’nin Avusturya’da casusluk faaliyetlerinde bulunduğu ortaya çıktı. 2006 sonrasında “dost” ülkelerde istihbarat faaliyetlerinin sınırlandırılmasıyla ilgili yasa çıktıktan sonra, faaliyetlere son verildiği ileri sürülüyor.
Almanya, neredeyse kendi uzantısı durumundaki Avusturya’da bunları yaptıysa, başka yerlerde neler yapmaz. Ayrıca “dost”larında casusluk yapmaktan vazgeçtiğini düşünmek için de bir neden yok. Gayet tabi, Almanya açısından “dost” konusu da epeyce tartışmalı. Mesela Türkiye Almanya için dost mu?
Dost ise casusluk faaliyetlerinde sınırlama yapılış olmalı; ama Türkiye’den bakınca bu pek hissedilmiyor. Kimse 15 Temmuz ve sonrasındaki Almanya tutumunu unutmadı. Türkiye’de bizzat darbeye katılmış, silah kullanmış kişilerin bu ülkede bulunduruldukları, terör örgütü üyelerinin Almanya’da rahatça yaşadıkları düşünülürse, sadece “dost” ülke konusunun değil, iltica politikasının da sorgulanması gerekebilir.
Koalisyon hazır eline kalem almış ortak iltica politikası hazırlarken, darbeye kalkışanları ve teröre başvuranları da mülteci kapsamı dışına alıverse de biz de şu “dost ülke” ile mülteci kavramlarının içinin neyle doldurulduğunu görebilsek.