ABD'de çalışan Alman akademisyen Wolfgang G. Scwanitz 2004 yılında yazdığı bir makalede, İslam dünyasına bir virüs gibi giren "şiddete dayalı cihad"fikrinin bir Alman icadı olduğunu ve Oppenheim'ın bunu İslam'ın bünyesine soktuğunu öne sürdü. Çünkü İslam dünyasının kendi kültür ve tarihinde dini kullanarak düşmana karşı böylesi siyasal amaçlı şiddeti eylemi yok. Bu Almanların düşmana (İngiltere) karşı uydurduğu bir yöntem. Schwaitz'in ortaya attığı bu iddia uluslararası akademik çevrelerde Oppenheim ve Alman Cihadı üzerine yeniden ateşli bir tartışma başlattı. Siyasal İslam, Almanların I. Dünya Savaşı'nda düşmanlarını vurmak için uydurduğu dinsel, kuramsal ve siyasi bir tezgâh mıydı? CIA-MOSSAD işbirliği sonucu ortaya çıkan El Kaide ve DEAŞ gibi örgütlerin yaptıklarıyla Oppenheim'ın İslam'ı kullanarak yapılmasını istediği şiddet eylemleri arasında büyük benzerlikler var. Almanların I. Dünya Savaşı yıllarında izledikleri strateji, tektik ve eylemleri anlamadan, Almanların Osmanlı'ya bu savaşta verdikleri görevleri bilmeden Ermeni tehcirini anlamak mümkün değildir!
Alman Genelkurmayı II. Wilhelm'e sunduğu, çok gizli bir raporda, "Osmanlı vatandaşı Ermeniler Rusya'nın destekçisi, hatta uzantısıdır" demekte. Almanların Ermenilere bakışı Doğu'ya Hücum tasarılarını geliştirdikleri 19. yüzyılın ortalarından sonra tümüyle olumsuzdur. Dahası Bağdat Demiryolu gibi büyük Alman "emperyal" hedefleri önünde Ermeniler yabancı işbirlikçisi ve Almanların yolunu kesen bir "eşkiya millet"olarak nitelendirildi. Çünkü Ermenilerin ulusal hedefi, Karadeniz'den Akdeniz'e, Trabzon'dan Adana'ya uzanan bölgede, Rusya'nın desteğiyle Büyük Ermenistan'ı kurmaktır. Bu da Almanlar için Bağdat Demiryolunun önünün kesilmesi anlamına gelmektedir. Ermenilerin ulusal ülküsü, Almanların doğuya uzanan, Büyük Alman İmparatorluğu'nun önüne konmuş bir takoz, bir duvar gibidir. Bu nedenle Alman savaş planları başından beri, Ermenilerin o bölgeden tasfiyesini öngörür. Bu tasfiye hedefi daha sonra "Deportation (Tehcir/Sürgün)" kararına dönüşecektir. Oppenheim daha 1898'de II. Wilhelm'e sunduğu raporda Ortadoğu'da Ermenileri, "kimi zaman İngiliz kimi zaman da Rusların korumasında ve güdümünde, güvenilmez bir unsur" olarak tanımlar.
Ermeni Tehciri Alman Genelkurmayı'nın ve Osmanlı'daki Alman komutanların 1915 Nisan ayında, Rusların Anadolu'da Ermenilerin desteğiyle ilerlemesi, Van'ı ele geçirmesi ve bütün Anadolu'yu işgal etme tehdidine karşı Enver Paşa'ya ısrarla önerdiği bir karardır! Tehcir askeri kararname olarak Enver Paşa tarafından yayınlanmış, İçişleri (Talat Bey) bunu sadece onaylamıştır. Tehcir'de Teşkilat-ı Mahsusa bazı çete ve mahkumlarla desteklenerek kullanılmıştır. Salt bu nedenle de olsa Ermeni Tehcirinde, gölgede kalan Oppenheim-Enver ilişkisi ayrıca incelemeye değer. Osmanlı'ya "Enverland" yaftasını yapıştıran da Oppenheim'ın önerisiyle II. Wihelm'dir!
Oppenheim ve Alman baskısıyla Enver Paşa'nın 1914'de Sultan Reşat'a ilan ettirdiği "Kutsal Cihad"Ermenilere karşı ülkede düşmanlığı destekleyen çok önemli bir konudur. Almanların bu "seçici cihadı" bilindiği gibi bütün Müslüman olmayan unsurları değil, İngiliz, Fransız, Rusları ve onların işbirlikçilerini yani Ermenileri hedef almaktaydı!
Bu olaydan bir yüz yıl sonra Alman Parlamentosu'nun Türkiye Cumhuriyeti'nin"soykırımla" suçlama kararı. Kendi günahını aklama girişimden öte bir şey değildir. Osmanlı hiçbir dönemde Ermenilere karşı düşmanlık beslemediği gibi birçok Ermeni asıllı Osmanlı yurttaşı imparatorluğun en önemli katlarında görev yapmıştır. Almanların kanadının altında yaşayan ve Ermeni Soykırım tasarısının altına imza atan tek Türk (?), Yeşiller Partisi Eş Genel Başkanı ve milletvekili Cem Özdemir'le büyük savaş boyunca Almanların emir komutasından çıkmayanlar arasında pek de büyük bir fark yoktur...
(Birinci Dünya Savaşında Almanya'nın İslam Stratejisi, Küre Yayınları-Kadir Kon. Alman Cihadı ve Ermeni Sürgünü Kerem Çalışkan, Remzi Kitabevi. Konuyla ilgilenen herkesin bu kitapları mutlaka okuması gerekir kanısındayım)