Adı lazım değil.
Adam tam bir kibir abidesi.
Ama kibri mütevazılık postunda.
En tehlikeli kibir türüdür bu: Tevazu kisvesine bürünmüş kibir!
Kendi fikirlerini çok önemser.
Siyasette duayen olduğuna inanır.
Müthiş hırslıdır. Bir o kadar da kindar, kıskanç ve kaprisli.
İlerleyen yaşına rağmen benlik davası güder. Kendi aklını herkesinkinden üstün görür. Dolayısıyla fikirlerini...
Hangi kesimin üzerinde artık etkisi vardır bilinmez ama kendisi gücüne ziyadesiyle inanır.
Oturduğu her yerde ağırlığından bahseder. Bir insan niye ağırlığından bahsetme gereği duyar ki bilmem! Benim bildiğim ağırlığı olan bundan bahsetmez. Siyasi gücü ve karşılığı olan bunu dile getirmez.
Bir insan kendi büyüklüğüne ve ağırlığına kendisi vurgu yapıyorsa bunun başkaca bir anlamı vardır.
Bu bir marazdır.
Patolojik bir arıza halidir...
Adamın enteresan bir kişiliği var.
Liderine sadakati göstermeliktir.
Kendini güçlü gördüğünde liderinin dibini ve gözünü oyar.
Güçsüz düştüğünde liderinin eteğine tutunur, ondan güç devşirmeye kalkışır.
Eteğine tutunduğunda liderine övgü yarışına girer.
Güç devşirdiğine inandığında tekrar eski arazları nükseder.
Liderini boşa çıkartacak hamleler yapmaya başlar.
Aslında liderini övme mecburiyetinde kaldığında bile alttan alta kendini en başa oturtmayı ihmal etmez.
Liderinin onsuz yapamayacağı algısını oluşturur.
Biraz palazlandığında, yani liderinin himmetine tekrar mazhar olduğunu gösterdiğinde kendisini geçmişteki ihanetlerinden dolayı eleştirenlere parmak sallar.
Bunu da liderin arkasına sığınarak yapar.
Liderine göstermelik sadakati yalnızca kendi siyasi gücüne kavuşmak içindir.
Başlar ulu orta konuşmaya.
Bir tek onun fikirleri değerlidir.
Yalnızca onun fikirleriyle siyaset yapılırsa sonuç elde edilebilir.
Bu pozlarda akıl vermeyi çok sever.
Kendi celladına aşıktır.
Liderine ne kadar düşman kişi ve çevre varsa onlara zeytin dalı uzatmayı pek sever.
Yeniden siyasi güç kazanmak için göz kırpar o malum odaklara.
Lideri ne demişse tersini der.
Hâlâ ait olduğunu iddia ettiği partisinin siyasalarını takmaz.
Varsa yoksa kendi fikirleri.
Liderinin azgın düşmanlarını överken kendi mahallesindekilere öfke kusar.
Liderine hayasızca hakaret savuranları bilmem ne özgürlüğü adına savunmaktan geri durmaz.
Lakin kendisine yönelik eleştiri getiren kendi mahallesindeki insanlara bir ömür boyu düşmanlık yapar.
Liderinin nefsinin bir önemi yoktur onun için. Liderinin hukukunu korumanın zerrece önemi yoktur onun için. Partisiyle tersleşmemek gibi bir kaygısı da...
Bir tek kendi nefsi azizdir. Sadece kendi hukuku kutsaldır.
Hep kendi partisinin yanlış konuştuğu ve davrandığı algısı oluşturur ki o malum odaklar “Helal olsun adama, bir tek onda liderini ve partisini eleştirecek yürek var, yalnızca o doğruyu söyleyebiliyor!” desinler...
Bunu dedirtir de...
Sonra kalkıp “Ben liderimin iyiliği ve partimin yararı için fikirlerimi söylüyorum!” böbürlenmesinde bulunur...
Öyle ya, bir tek onun fikri mühimdir ve pek bir yararlıdır!
Gerisi boş.
Büyük bilge Feridüddin Attar ne güzel tanımlar bu adam gibilerini: “Ey kibrinin kölesi olan! Al gölgeni, çek git!”
Liderinin ihanetçi diye tanımladıklarını o pek bir sever. Onları bağrına basar.
Liderinin dediklerinin tersini der, yaptıklarının karşısına dikilir, sevmediklerini sever, sevdiklerini de gözden düşürmek için elinden geleni ardına koymaz...
Bana sorarsanız şöyle derim: Liderin ihanetçi dediklerinin verdiği zararın daha fazlasını bu adam veriyor.
Hâlâ içerden konuştuğu için.
Benden söylemesi.