İran bizim kardeşimiz.
İran bizim dostumuz.
İran devletinin resmî bir mezhebi var.
Ve İran, dış politikasını belirlerken de ne yazık ki bu mezhebi hassasiyeti dikkate alıyor.
Suriye’de de yaptığı bu.
Şii bir İslâm Cumhuriyeti eksenindeki politikaları, İslâm dünyasındaki verili ihtilafları derinleştirmeye yarıyor.
Dahası ve en fenası, kendisini bir kaşık suda boğmak isteyen malum güç odaklarının da değirmenine su taşıyor.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Sünnilik ekseninde bir politikası yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan meseleye sadece ve yalnızca İslâm temelli bakıyor.
“Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim İslâm diye bir dinimiz vardır, bunu böyle bilmemiz lazım.” diyor.
Böyle düşündüğü için İran’ı kardeş diye kucaklıyor.
İran’a yönelik malum devletlerin saldırılarına karşı İran’ın yanında duruyor.
İran’ın içini karıştırarak rejimi devirmek isteyen dış odakların tertibi karşısında en net ve dik duruşu Erdoğan liderliğindeki Türkiye gösteriyor.
Üzülerek belirtmek isterim ki İran Türkiye konusunda aynı samimi tavra sahip değil.
Biliyorum, gün İran eleştirisi yapma günü değil.
Benimkisi kardeşane bir sitem...
***
Suriye’nin Kuzeyinde ABD marifetiyle kurdurulan PKK devletine veya terör koridoruna karşı Türkiye’nin giriştiği meşru ve haklı operasyondan İran’ın alttan alta rahatsızlık duyduğu ve bu rahatsızlığını da bazen açığa vurduğu sır değil.
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin geçen hafta medyaya yansıyan açıklaması bu çerçevedeydi.
İran’ın tıpkı ABD gibi Türkiye’nin operasyonundan rahatsızlık duyması elbette bizi derinden üzer.
Bizim Suriye’deki varlığımız, İran’ın bölgesel çıkarlarını tehdit etmiyor.
Tam tersine, ABD tarafından ileride PKK üzerinden İran’ın içine yapılacak bir tehdidi de bertaraf etmeyi amaçlıyor.
Yani Türkiye kendi devletinin ve milletinin bekasına yöneltilmiş bir tehdidi bertaraf etmekle aslında yakın vadede İran’ın toprak bütünlüğüne ve bekasına yönelik bir tehdidi de ortadan kaldırmış oluyor.
Nasıl mı?
Anlatayım…
Diyelim ki PKK devletinin kurulmasına Türkiye ses etmedi.
Ne olacak?
Orada kurulan PKK devleti sadece Suriye ile mi yetinecek?
ABD sadece PKK’ya bir devlet kurdurmak için mi orada bulunuyor dersiniz?
ABD’nin Türkiye ve İran’a yönelik çökertme politikalarında PKK bir kaldıraç işlevi görüyor.
Bir tür lejyoner ordu işlevi görüyor.
İran’ın içerde her an kırılganlıkları harekete geçirilmeye müsait bir devlet olduğu son olaylarda görüldü.
Buna PKK faktörünün de dahil edildiğini düşünün…
İran’ın resmen Kürdistan diye anılan bölgesinde Kandil’de kaç zaman önce kurulan PJAK’ın, tıpkı Suriye’de olduğu gibi ABD ağır silahlarıyla ve her türlü desteğiyle devreye alınması İran’ın hem toprak bütünlüğünü sarsar hem de rejimin çökmesine sebebiyet verir.
ABD’nin son kertede ne yapıp edip İran’daki rejimi devirmek istediği bilindiğine göre bunu kimin üzerinden nasıl yapacağı da aklı başında olan herkes tarafından tahmin edilebilir.
PKK’nın Suriye’de devlet kurmasından sonra kimlere karşı nasıl kullanılacağını bilmeyenlerin aklına şaşarım.
Türkiye kendi bekasına yönelik bu olguyu gördüğü için cesaretle ABD’ye meydan okuyarak müdahalede bulunuyor.
İran’ın memnuniyet duyacağı yerde rahatsızlık duyması bilmem ki hangi akla hizmettir!
İran’ın, mezhebi körlük ve taassup üzerine inşa edeceği dış politikasının günün sonunda kendi imhasını da getireceğini görmesi gerekiyor.
O yüzden aklını başına al ey İran diyorum.
Umarım kardeşlik temelinde yaptığımız bu uyarıyı yanlış anlamaz ve bu uyarı doğrultusunda Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin kıymetini daha iyi anlarsın.
Unutulmasın ki Türkiye düşürülürse, İran’ın yerinde yeller eser…
***
Mesele, PKK meselesi olmaktan çoktan çıktı.
Mesele, PKK üzerinden Türkiye ve İran’ın çökertilmesi ve Rusya’ya da bölgede diz çöktürülmesi meselesidir.
Her üç ülkenin bu kritik süreçte samimiyetle sorunun çözümü konusunda yardımlaşması büyük önem arz ediyor.
İş işten geçmeden, İran Suriye politikasını ve Suriye’deki Türkiye politikasını gözden geçirmelidir.
Bizden söylemesi…