Demokrasi diyalog, hoşgörü, tahammül ve uzlaşı kültürüne dayanan bir siyasal sistemdir.
Diyalog kelimesi bir ‘düşünceyi takip etme’ anlamındadır. Bir fikri, kanaati, önerisi olanlar birbirleriyle diyalog kurarlar. Diyalog ve uzlaşıya kapalı olanlar aslında bir ‘siyasetsizlik hali’ içindedir ve siyasi meydan okumada bulunabilecek bir vizyona sahip değildir.
Bu halin, yani siyasetsizlik ve diyalogsuzluğun sonucu ise kötü üslup kullanma ve rijit olma halidir. ‘Aşırı, aykırı, hamasi, hakaretamiz, ölçüsüz’ bir üslup genelde uzlaşıya kapalı olanlardan sudur eder.
Diyalog ve uzlaşı siyasette üslubun yumuşaması, daha temiz ve kuşatıcı olması gibi bir sonuç doğurur.
Yatıp kalkıp ‘uzlaşı’ vurgusu yapan CHP’nin, AK Parti ile MHP arasındaki anayasa değişikliği uzlaşısına çamur atması, kirli pazarlık gibi ifadeler kullanması tam bir paradokstur.
Diyalog ve uzlaşı köprülerini havaya uçurmayı siyaset zannedenler ya ileri noktalara gidemezler veya gittikleri yerden dönemezler.
Sağduyu olmadan uzlaşı ve diyalog olamaz. MHP lideri Bahçeli’nin son aylarda sergilediği sağduyulu tavır, siyasette farklı bir üslup, yumuşama ve fırsatlar ortaya çıkarmıştır.
Onlarca yıldır konuşulan hükümet sisteminin değiştirilebilecek bir noktaya gelmesi, Bahçeli’nin bu sağduyulu tavrı sayesinde bir imkân oluşturmuştur.
AK Parti kurulduğu günden itibaren uzlaşı ve diyalog noktasında pozitif bir yaklaşım sergilemiştir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın temiz sayfa açma, helalleşme, pozitif kampanya yapma, temiz dil kullanma, kapıyı açık tutma gibi yaklaşımları siyasetin uzlaşı zemininde kalite kazanmasına katkıda bulunmuştur. Balkon konuşması, Yenikapı Ruhu gibi kavramlar da bu siyaset anlayışının tarihe geçen tezahürleridir.
Erdoğan her zaman uzlaşıya açık olmuş ancak kendi fikrini dayatan yaklaşımın uzlaşı arayışı gibi sunulmasına karşı çıkmıştır. Ona göre uzlaşı, geri noktada değil daha ileri noktada buluşmayı ifade eden bir kavramdır. Uzlaşmanın orta yol fikri çözümsüzlüğe ve statükoya değil, meselenin halline ve değişime imkân sağlayan bir muhtevayı ifade eder.
AK Parti ile MHP’nin Cumhurbaşkanlığı Sistemine yönelik anayasa değişikliğinde uzlaşması yeni bir siyaset tarzına, yeni bir üsluba ve diyalog zeminine kapı açar.
Aslında bu ilişkiyi veya MHP’nin pozitif yaklaşımını 15 Temmuz sonrası birçok konuda gördük. FETÖ ile mücadeleden, DEAŞ ve PKK ile mücadeleye kadar birçok meselede MHP milli bir duruş olarak hükümetin yanında yer aldı.
Şimdi bu işbirliği zemini yeni fırsatların önünü açar mı?
Özellikle yeni anayasa konusunda tarihi bir fırsat ortaya çıkar mı?
Türkiye toplumu uzun zamandır yeni anayasa konusunda istekli olduğunu ortaya koyuyor. Sistemin donanım olarak da, yazılım olarak da revize edilmesi gerekiyor. Hem hükümet sisteminin hem de anayasanın yenilenmesi Türkiye’nin ihtiyacı olduğu gibi, milletin de beklentisidir.
AK Parti-MHP arasında ortaya çıkan bu uzlaşı zemininin önümüzdeki dönemde bunun gibi önemli konularda da kendisini göstermesi memleketin hayrınadır.
Türkiye, siyaset kurumunun daha fazla uzlaşı ve diyalog içinde olması gereken bir süreçten geçiyor. Harici saldırı ve ittifaklar karşısında siyasete düşen de milli bir duruş çerçevesinde işbirliğini geliştirmektir.