AK Parti’nin il belediye başkanı adaylarının 60’ı açıklanmış oldu. Diğer partiler biraz da AK Parti’ye göre pozisyon almayı beklediklerinden ciddi bir aday tanıtımı yapmadılar.
Gelinen noktada yerel seçimlere yönelik şu tespiti yapmak yanlış olmaz:
CHP’nin HDP, İP ve SP ile ittifak arayışı içine girmesi; AK Parti ile MHP’nin Cumhur İttifakı’nı sürdürme kararı seçmen davranışını önemli oranda etkileyecek bir faktördür. İttifak demek, seçmenin yerel dinamikler ve motivasyon yerine genel siyaset üzerinden pozisyon almayı yeğlemesi demektir. Elbette belediye başkanlığına kimin aday gösterildiği yadsınamaz önemde bir faktördür. Ancak partiler arasında ittifak oluşması, genel siyaset tercihlerine doğru bir yönlendirme anlamına gelir.
AK Parti’nin açıklanan adaylarına baktığımızda şu iki tespitte bulunmak mümkündür:
1. AK Parti teşkilat motivasyonunu ön plana alan bir yaklaşım içindedir. Birçok şehirde mevcut veya eski il başkanının aday olarak açıklanması, teşkilatları ateşleyecek bir unsurdur. Teşkilatlar kendi içinden çıkan adaylar konusunda daha büyük bir aşk ve şevkle seçim çalışması yürütmektedir. Uzun zaman siyasi mücadelenin emektarlığını yapmış olan kişilerin aday yapılması Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın teşkilatçı yönünün ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Erdoğan, eskiden beri medya gücüyle değil teşkilat gücüyle kampanya yapan bir lider. Türkiye’nin en büyük siyasi hareketi olan AK Parti kadın ve gençlik kollarıyla milyonlarca üyeye sahip. Bu kadar büyük bir siyasi hareketin kampanyasını teşkilatlar üzerinden kurgulaması bariz bir avantajdır.
2. AK Parti siyasi tecrübe ve müktesebatı ön plana alan bir tavır sergiliyor. Bazı şehirlerde eski bakanların, milletvekili ve kamu görevlilerinin aday yapılması, ‘tecrübe ve uzmanlığa’ verilen önemin bir tezahürüdür. Ordu, Düzce ve Samsun’da bakanlık yapmış ve siyasi tecrübeye sahip isimler aday gösterildi. Ankara da bu çerçevede ele alınabilir. Mehmet Özhaseki hem bakanlık yapmış bir isim hem de AK Parti belediyeciliğinin marka değeri olan isimlerinden biri. Cumhurbaşkanımız İstanbul’da belediyecilikte tarih yazarken, Özhaseki de Kayseri’de gerçekten büyük başarılara imza atıyordu. Böylece hem siyasi profil olarak uyumlu ve uzlaşmacı karaktere sahip, hem de belediyecilikte büyük söz sahibi bir isim Ankara’da değerlendirilmiş oluyor.
AK Parti’nin belediyecilikte iddia sahibi olması elbette Erdoğan’ın belediyeciliğin duayen ve efsanevi ismi olmasından kaynaklanıyor. Belediyeciliği bu kadar iyi bilen bir liderin ve belediyecilikte bu kadar başarılı olan bir partinin aday belirleme sürecindeki öncelik ve hassasiyetleri doğru anlaşılmalı.
Peki, AK Parti’nin yapmaya çalıştığı nedir?
AK Parti lideri Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı hem siyasette tecrübe ve ağırlık sahibi adaylarla toplumsal desteği artırmaktır, hem de teşkilattan gelen adaylarla teşkilat motivasyonunu en üst düzeye çıkarmaktır.
Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı toplumu ve teşkilatları aynı zamanda harekete geçirmektir ve bu strateji son derece doğru bir stratejidir. CHP’nin aday belirleme sürecinde nasıl teşkilatlarını üzdüğü, tabanını kırdığı ve toplumda heyecan oluşturmayacak isimlere yönelerek yanlış yaptığı geçmişten bu yana görülüyor.
Bir siyasi parti kendi teşkilatlarını ve kendi seçmen tabanını kazanmış bir şekilde yarışa girmezse başka seçmenlerin desteğini hiç kazanamaz. AK Parti birçok şehirde çok yüksek oy oranlarına ulaşmış durumda. Yani kendi seçmen kitlesini koruması başarıyı beraberinde getirecek bir durum. Kendi zeminini kaybetmeden ve kendi kitlesini kırıp dökmeden başka seçmen kitlesine açılmak gerekiyor.
AK Parti cumhur ittifakını yeniden canlandırarak, ülkenin içinden geçtiği süreçte büyük fotoğrafa bakmayı ön plana çıkarıyor ve yerel düzeydeki kimi sorunlar yerine ülkenin selametini önceleyen bir tutumu teşvik ediyor.
AK Parti’nin büyükşehirlerde önemli isimleri sahaya sürmesi, seçimi ve seçmeni önemsemenin bir göstergesidir. Seçmene verilecek en güzel mesaj, ona değer verdiğini göstermektir.