Kahve olmazsa olmazımızdır bizim. Sabah kalkınca, öğle ve akşam yemeklerinden sonra varsa yoksa kahve..
Efendim, kahve Türkiye'ye, yani İstanbul'a 1543 yılında teşrif eder. Gemiler dolusu taşınır da taşınır. Fransa'ya 1553'de girer ama 1669'da kullanmaya başlar Fransız milleti. Türk Elçisi Süleyman Ağa kahveyi alıştırır Paris'lilere. Aradan bir kaç yıl geçmeden Avusturya'daki elçimiz Mehmet Ağa onu Viyana'ya sunar; oradan da bütün Avrupa'ya yayılır. Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılmasıysa yüz yıl sonradır.
İstanbul'da ilk kahvehaneler 1555 yılında açılır. Peçevi o yıl İstanbul'a Halep'ten Hakim adında bir herif, Şam' dan da Şems adında bir zarif geldiğini yazar. Bunlar tahtakele'de birer kocaman dükkan açıp "kahvefüruşluğa" başlamışlardır. Özellikle mürekkep yalamışlar, okur yazar olanlar burada toplanır. Kimi kitap okur, kimi tavla oynar, kimi satrançın başına çöker. Hepi topu bir iki akçeye koskocaman bir geceyi yalayıp yutarlar kahvehanede.
Kadılar, müderrisler, bekarlar, işten atılmış memurlar, kısacası devlet büyükleri dışında herkes "böyle bir eğlenecek ve dinlenecek bir yer olamaz" diyerek kendilerini kahvelere atarlar. Öyle ki kimi zaman kahvelerde oturacak , hatta ayakta duracak bir yer bulunamaz olur.
İstanbul'da kahveler çok çabuk yayılmıştır. Evliya Çelebi 1630 yılında İstanbul'u adım adım dolaşırken kentte 55 kahve ve bu kahvelerde çalışan 100 ocakcı ve çırak olduğunu saptar. Kahve satıcılarının sayısıysa daha çoktur. Bu işlerde çalışanların sayısı beş yüzü bulur. Riyasız yoksul Evliya Çelebi, bunların büyük bezirgan olduklarını ve her birinin San'a da, Mısır'da ortakları bulunduğunu yazar.
Şehirdeki kahvehane sayısı II.Selim ve III. Murat döneminde altı yüzü geçer. Bunun üzerine din bilgini olduğunu öne sürenler "kahveler kötüdür; meyhaneye gitmek bile kahveye gitmekten iyidir!" demeye başlar. Bunların yaygarası öyle boyutlara ulaşır ki, Şeyhülislam Ebusuut Efendi bile, Kuran'da kahveyle ilgili tek sözcük olmamasına rağmen, kömürleşme derecesinde kavrulan her şeyi Kurfan'ın yasakladıkğı yolunda fetva verir. Bunun üzerine rıhtımda bekleyen kahve çujvalları delinir ve kahveler denize dökülür! Ama Şeyhülislam fetvasını padişah onaylamamıştır bu yüzden pek etkili olmaz. Derken III. Murat zamanında kahveler kapatılır hatta kahve içmek bile yasaklanır! (Salah Bey Tarihi-Kahveler KitabıSalah Birsel)