Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde gene koskocaman bir laf etti! "ABD'den, Rusya'ya, Çin'den Yunanistan'a kadar herkes Doğu Akdeniz'de... Bir tek biz yokuz!"
"Biz" derken kimden söz ettiğini anlayamadık. Acaba CHP'den mi bahsediyordu? Yoksa kendisinden mi? Türkiye Cumhuriyeti'nden söz etmesi mümkün değildi. Çünkü devlet bir sondaj, bir arama gemisi, çeşitli savaş gemileri ve jet uçaklarıyla iş başındaydı. Öyle ki Pentagon bu savaş gemileri, yukarıdan uçan F-16'lardan rahatsız olmuştu ve bu rahatsızlığını dile getirdi. Olmayan bir Türkiye'nin silahlı kuvvetlerinden niye rahatsız olmuştu ki, dünya durdukça dostumuz olacak Amerika? Yoksa onlar da "bizim" gibi hayal mi görüyordu? CeAşPe'nin Sayın Genel Başkanı "Herkes Doğu Akdeniz'de bir tek biz yokuz!" buyurmuştu ya! O zaman ABD'de kafayı yemiş, hayal alemine dalmıştı!!
Şimdi"seçim kaybetme yarışında" Sayın Kılıçdaroğlu'ndan sonra ikinci sırayı tutan rahmetli İsmet İnönü Paşamıza kulak verelim:
"Muhalefette mutlaka gerçekleri dile getireceksiniz. İktidar doğru yapmış olursa onu eleştirmeyecek, söz etmemekle yetineceksiniz. Eğer muhalefette yalan yanlış şeyler söyler, milleti kandırırsanız sizi yıllardır destekleyen insanlar bile sizi tek başınıza bırakır..."
Bugün birçok CHP'li dostumuz yıllardır desteklediği ve oy verdiği partisini sandıkta desteklemiyor. Bunun nedeni de Kemal Bey. "Bir gece ansızın gelebilirim!" şarkısı eşliğinde CeAşPe'nin başına kurulan Kemal Bey, bütün ününü Dengir Mir Mehmet Fırat'la yaptığı bir televizyon programına borçlu. Usta televizyoncu Uğur Dündar'ın sorduğu soruların hemen hiçbirine Fırat cevap verememişti, hatırlarsanız. Çünkü Türkçesi yetersizdi. Çevresine bakıyor bir yerden, bir yerlerden yardım umuyordu! Kemal Beyse koltuğunun altında dosyalarla gelmiş, Dündar'ın bütün sorularına anında yanıt veriyor, dosya üstüne dosya açıyor, anlatıyor da anlatıyordu. Nasıl olmuştu da Uğur Dündar'ın sorduğu bütün sorularla ilgili her dosyayı getirmişti? Bunun cevabını ancak isimsizler verebilir!
Ama iş burada bitmiyor. Deniz Baykal'ı resmen rezil ederek koltuğundan inmesini sağlamak gerekiyordu. Nelerin olup bittiğini anlamanın mümkün olmadığı görüntüler televizyonlara servis edildi ve Deniz Bey istifa etmek zorunda bırakıldı. Madem bu görüntüler yeterli kanıt değildi de, Baykal neden istifa etti? Bazı şeylerin şuu'u vukundan beterdir derler ya? Yani dedikodular öylesine sarar ki dört bir yanınızı, çekip gitmekten öte çareniz kalmaz...
Ve bu iki olaydan sonra muhterem, CHP'nin başına geçti ve CHP o gün bu gündür belini doğrultamadı. Ha son belediye seçimleri kimseyi aldatmasın. Dikkat ederseniz ne İstanbul'da ne de Ankara'da Kemal Bey sahne aldı. Böyle olunca da seçmen geçici hafıza kaybına uğradı, hatta Kemal Bey'in CHP'den ayrıldığı kanısına bile vardı. Oy verenlerse CHP'ye değil iki adaya oy verdi! Onun için Kemal Bey'le seçmenin arasına bir duvar örmenin zamanı geldi de geçiyor bile...