Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez görevinden ayrılmadan önce dün Din İşleri Yüksek Kurulu’nca hazırlanan FETÖ raporunu açıkladı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in 670 saatlik bütün konuşmalarının, Türkçe basılmış 80 kitabının, çıkardığı dergilerin, dergilere yazdığı bütün başyazılarının incelendiği çalışma iki açıdan çok önemli.
Birincisi, böyle bir çalışmanın Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yapılmış olmasıdır. FETÖ ihanetinin, 15 Temmuz darbe girişimi gibi bir alçaklıkla, kalleşlikle ortaya çıkmasından sonra halk arasında şöyle bir karamsarlık baş gösterdi: “Biz kime inanacağız? Biz Müslümanlığı kimden öğreneceğiz?”
Çünkü F. Gülen, tam da mütedeyyin büyük kitlenin gericilikle, yobazlıkla suçlandığı bir dönemde palazlandı. Tam da üniversitede okuyan kızlarımızın başörtüsü yüzünden zulme uğradığı, sırf imam hatipli oldukları için katsayı engizisyonuna maruz kalan gençlerimizin itilip kakıldığı dönemde bir sığınak gibi göründü.
28 Şubat pislikleri ile Ali Kalkancıların, Fadime Şahinlerin medyayı işgal ettiği, halkımızı Müslümanlardan tiksindirmek için bin bir tezgâhın, desisenin kol gezdiği ortamda ortaya çıkarıldı.
Tam da AK Parti gibi mütedeyyin kitlenin tek başına iktidar yaptığı bir partinin kapatılması için TSK-Medya-Yargı üçlüsünün acımasızca kumpaslar kurduğu bir sırada güçlendi. “Nesillerimize sahip çıkılıyor, hayır ve iyilik hareketidir, dünyanın dört bir yanında Türk okulları açıyorlar” denilerek müthiş bir cazibe vakumu oluştu.
15 Temmuz; milletimizin dinini doğru öğrenme, doğru yaşama ve kendisi olarak insanlık değerlerine destek verme yolunda artık bir milattır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın işte bu yeni dönemde inisiyatif alması, halkımızın kafa karışıklığını sona erdirme bakımından önemlidir.
İkincisi, artık Diyanet ve akademi dünyası, yeni FETÖ oluşumlarına, heveslerine geçit vermemelidir. Bir musibet bin nasihatten evladır. 15 Temmuz musibeti, kendini kurtarıcı ilan eden, hâşâ Peygamberimizin bile önüne geçme sapkınlığını gösteren potansiyel Fetullahlara müsamaha etmemelidir.
Sayın Görmez, “Fetö elebaşını daha önceden neden ifşa etmediğimiz sorgulanmak istenmektedir, sorgulanmalıdır.” diyerek insaflı bir özeleştiri yapıyor.
Yine de ah Diyanet diyeceğim.
FETÖ terör örgütü halktan hüsnü kabul gördü ise, bugün açıklanan rapordaki çok önemli hususların zamanında Diyanet tarafından söylenmemesindendir. Diyanetin suskun kalmasından dolayıdır.
Suskunluğun da ötesinde F. Gülen camilerdeki vaazlarını Diyanet’in izni ile verdi. Diyanet devre dışı kaldığı gibi Diyanet’in görevlendirmeleri ile F. Gülen, cami kürsülerini kullandı, kirletti.
Derin bir hipnozla genç beyinlere ipotek kondu, mütevelli yapılan saf insanların hüsnü zanları istismar edildi, bir sapığın beklenen kurtarıcı sapkınlığına milyonlar alet edildi. Ağlaşmalar, hıçkırıklar eşliğinde küresel bir senaryonun sahneye konduğunu şimdi Gülen’in Pensilvanya’da CIA ile işbirliği yapmasıyla net olarak görüyoruz..
Şimdi artık Diyanet İşleri Başkanlığı’nın inisiyatif alma dönemi başlamalıdır. FETÖ tabanının rehabiletisi açısından da Diyanet’in bundan böyle çok önemli fonksiyonu olmalıdır.
Sadece o da değil, akademi dünyası ile birlikte artık milletimizin arasına nifak sokmak isteyen başka FETÖ heveslilerine de imkân ve fırsat verilmemelidir.
Evet, hepimiz özeleştiri yapmalıyız. TSK da yapmalı, siyaset de yapmalı, bürokrasi de yapmalı. Ancak CHP’nin yaptığı gibi değil. CHP’nin başı çektiği bir kesim, üzüm yeme değil bağcıyı dövme peşinde. Kılıçdaroğlu’nun hedefi FETÖ değil, “kontrollü darbe” safsatası ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef almak…