Benim dünyam Suriye!
Sokaklarda cansız çocuk bedenleri...
Bir kere daha, bir kere daha Bosna görüntüleri.
Yukardan yağan bombalar.
Üzerinde Amerikan, Rus bilmem hangi bayrak taşıyan uçakların yağdırdığı bombalar.
Suriye'nin içinden çıkmış bir zalimin bombaları.
“Terörle mücadele” söyleminin arkasına sığınıp icra edilen kitlesel katliamlar...
Göçler, göçler, göçler. Milyonlar halinde sığınmalar...
Dezinlerdden kıyıya vuran bebek cesetleri.
Yüzü gözü kan revan içinde kalmış kadınlar, yaşlılar, gençler, bebekler...
***
Benim dünyam Mısır.
Washington'da sırtı sıvazlanan bir darbecinin el koyduğu ve giyotinlerini işlettiği Mısır.
100'lük demetler halinde idam - müebbet talepleri. Zindanlar, zindanlar, zindanlar.
***
Benim dünyam Filistin.
Acıları bir türlü dinmeyen...
İsrail gardiyanlarının yönettiği bir zindana dönüşen, bebeleri zindanda büyüyen Filistin...
***
Benim dünyam Irak.
Arap, Kürt, Türkmen, Sünni, Şii bayrak yarıştırmasında ve boğazlaşmasında paylaşılamayan Halepçe'lerin, Ebu Gureyblerin Irak'ı. Körfez savaşından bu yana milyonlarca insanını Amerikan bombardımanları, Mossad suikastları ve iç çatışmalarla kaybeden İslam medeniyetinin göz bebeği Baağdat'ın çocuklarının Irak'ı.
***
Benim dünyam İran.
İslam dünyasının paramparça edilmişliğinin içinden “Şia ile cilalanmış” Pers milliyetçiliği toparlamaya çalışan İran.
***
Benim dünyam Türkiye.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında tüm İslam coğrafyasına yönelik olarak açılan parantezin kapatılması için Türkiye olmaya çalışan Türkiye.
İslam dünyasının İslam dünyası olması mücadelesi içinde Türkiye'nin türkiye olma mücadelesi...
***
Sykes-Picot formatı içinde kıvranan dünyam.
Sykes – Picot formatını aşmak için çırpınan, yeni blokajlarla boğuşan dünyam.
Siyasal kuklaların, güdümlü sistemlerin ve birbiriyle iletişimi kopuk, cellatlarına aşık kadroların cirit attığı dünyam.
***
Yine bir çığlık dolaşıyor sosyal medyada.
Bu, benim dünyamın yüreğinde bir asrı aşkın zamandan beri çdolaşan çığlık. Mehmet Akif'in attığı çığlık, Muhammed İktbal'in yüreğini koyduğu çığlık. Hint Müslümanlarının ya da Anadolu annelerinin yüreğinden kopan çığlık.
Filistin için, Suriye için, Halepçe için, Afganistan için, Bosna için, Çeçenistan için, Doğu Türkistan için kan lazım, ilaç lazım, sargı bezi lazım, dua lazım, dua lazım, dua lazım.
Her şeyden önce yürek lazım.
İslam dünyasının İslam dünyası olması lazım.
Mısır'ın Mısır, Suriye'nin Suriye, Mekke-Medine'nin Mekke - Medine, Kudüs'ün Kudüs, Türkiye'nin Türkiye olması lazım.
Ne diyor Akif:
Bırakın matemi yahu! Bırakın feryadı,
Ağlamak faide verseydi, babam kalkardı!
Gözyaşından ne çıkarmış? Niye ter dökmediniz?
Bari müstakbeli kurtarmaya bir azm ediniz!
***
Ey dibdiri meyyit! “iki el bir baş içindir”
Davransana... Eller de senin, baş senindir!
***
Sahipsiz olan memleketin batması haktır
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır
Akif'in bu mısraları yazdığı 100 yıl öncesinin İslam dünyası da yine Akif'in bakışıyla şöyledir:
Harab iller, serilmiş hanumanlar, başsız ümmetler
Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar
Bükülmüş beller: incelmiş boyunlar: işlemez kollar,
Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar
Tegallübler, esaretler, tehakkümler, mezelletler
Riyalar, türlü iğrenç iptilalar, türlü illetler
Örümcek bağlamış tütmez ocaklar, yanmış ormanlar
Ekinsiz tarlalar, at basmış evler, küflü harmanlar...
***
Evet, yüz yıldır biz İslam ümmeti olarak kendi kendimiz olma hasretiyle yaşıyoruz. Bu hasret ne zaman bitecek dersiniz?