CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzı, üslubu ve çıkışları artık kabak tadı verdi. Biz usandık, millet usandı ama Kılıçdaroğlu ilk günkü aşk ve şevkle kabak tadı veren tarzını sürdürüyor. İnsanın düştüğü durumu anlamaması kadar kötü bir şey olamaz.
Siyasi söylemlerine ‘sen adam mısın’ türü pespaye üslupla başladı, her seferinde seviyeyi daha da aşağıya çekti.
Sonra kendisini komik duruma düşüren gaflar peşi sıra geldi, hiç yüzü kızarmadı, hep pişkinliğe verdi.
Mütemadiyen ‘iftira ve çamur atma’ çıkışlarıyla rakibini devirmeye çalıştı, her seferinde asılsız iddiaları elinde patladı, battıkça battı ama hiçbir şey yokmuş gibi yoluna devam etti.
Bir çıktı Erdoğan’ın 3 milyar doları olduğunu söyledi, bir çıktı İsviçre bankalarında sekiz hesabı var dedi, bir çıktı Açe’ye yardım paraları yerine ulaşmadı dedi; hepsi de fos çıktı ama hiç yüzü kızarmadı.
Türk siyasi tarihinde bu derece işi ayağa düşüren, bu derece iftiralardan medet uman başka bir siyasetçi olmamıştır.
Girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen yüzü kızarmadan koltuğa sarılanlar olmuştur ama her iddiası asılsız çıktığı halde kahraman edasıyla yoluna devam edeni olmamıştır.
Sadece CHP’nin değil Türkiye’nin artık bir Kılıçdaroğlu sorunu olduğu anlaşılıyor. Yedi düvelin Türkiye’nin üzerine çullanıp siyasi operasyonlar çekmeye çalıştığı bir ortamda ‘işbirlikçiliğe’ soyunmak başlı başına bir ‘milli sorun’dur. Kılıçdaroğlu giderek milli bir soruna dönüşmüştür.
Hatırlanacağı üzere FETÖ’nün MİT tırları operasyonu, 17-25 Aralık yargı darbesi, ses tapeleri ve Gezi olayları gibi kirli hamleleri karşısında CHP Genel Başkanı hep FETÖ operasyonlarına kol kanat germiş, destek çıkmıştır. Bir kaset kumpasıyla göreve gelen Kılıçdaroğlu FETÖ kumpaslarında rol oynamaktan çekinmemiştir.
FETÖ’nün yargı darbesinin siyasi birimi olarak propaganda faaliyeti yürütmek o gün belki de yargılanmalı ve bunun hesabı sorulmalıydı.Hesap sorulmalıydı ki, kumpasın siyasi sözcülüğünün suça alet olmak olduğu anlaşılsın ve bugün küresel kumpasa girişenler yine CHP başkanını sahneye süremesinler.
Halkımız Kılıçdaroğlu’nun siyasi hatalarının cezasını sandıkta elbette kesti. Ancak siyaseti rehin almaya çalışan suç şebekelerinin illegal faaliyetlerinin siyasi payandası olmanın da hukuki bir faturası olmalı.
Kılıçdaroğlu attığı her iftiranın, ürettiği her yalanın karşılıksız kalmasından dolayı rahatlıkla yeni iftiralara sarılıyor, yeni kumpas işbirliklerine girişiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüklüce tazminat davası açması çok yerinde olmuştur.
Kılıçdaroğlu’nun son iddiaları da iftiradan öteye gidemedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yurtdışında hesabı olduğu ve para aktardığı izlenimi veren iddialarda bulundu ama bunu ispatlayamadı.Kılıçdaroğlu’nun iftirasında ismi geçen kişiler bunların tamamen yalan ve belgelerin de sahte olduğunu açıkladılar.
Hiç alakasız bir şekilde ‘Cumhurbaşkanının yurtdışında hesabı ve parası var’ diye bir algı oluşturmaya çalışmak açık bir saptırmadan öteye gidemez. ABD’deki Sarraf yargılamasına paralel olarak Türkiye’de zihinler bulandırılmaya çalışılıyor. CHP bu tür algı operasyonlarından ve yalanlardan medet ummaktan artık vazgeçmelidir.
Bunlar zavallı hareketlerdir. Kahve dedikoduları mahiyetindeki söylentiler üzerine siyaset kurgulamak siyasetçiyi madara eder. Sürekli madara olan ama bunu bile anlayamayan siyasetçiden ise partisine de, ülkeye de bir yarar gelmez.