Başakşehir cuma akşamı Göztepe’ye yenilince, Galatasaray ve Beşiktaş’a piyango vurdu... “İkinciliği yakalar mıyım” diye düşünürken, aniden şampiyonluk yolunun açılması; Vodafone’u tıka-basa doldurmuştu. Taraftar, yönetici ve futbolcular; topyekun gaza geldi.
Olağanüstü coşku, golün erken gelmesini sağladı. Aslında Ankaragücü, oluşan atmosferden hiç etkilenmeden maça başlamış, hatta önemli bir pozisyon yakalamıştı bile.. Karius kurtarmasa, takım 1-0 geriye düşebilirdi.
Ama Beşiktaş’ın icra memuru Burak, rakip kaleyi haciz işlemine tabi tuttu. Golü kaldırdı.
Ankaragücü neye uğradığını şaşırdı, sarsıldı. Ama çok çabuk toparlandı. “Battı balık yan gider” misali, kaybedecek şeyi kalmayan insanların “Çaresizlik cesareti”ni üstlendi.
***
Başkentin sarı-lacivertlileri, şaşırtıcı bir dirilik içindeydi. O kadar ki, Beşiktaş’ı kendi stadında bloke ettiler. Rahat top kullanmasına izin vermediler. Hatta Karius, kendisini maçın kahramanlığına götüren; kritik kurtarışlar yapmak zorunda kaldı.
Aslında Beşiktaş gevşemiş değildi. Ankaragücü inatçı ve hareketli baskısıyla, rakibini pasifize etmeyi başarmıştı.
Anlayacağınız ilk yarı, siyah-beyazlılar için zor ve riskli geçti. Çok sayıda top kayıpları yaşadı. Şaşılacak bir gerçek de; ilk yarının topla oynama yüzdesinde, Ankaragücü’nün önde olmasıydı. Vodafone da bu duruma neredeyse hiç rastlanmaz. Golle başlayan ikinci yarı, maçın kaderini erkenden belirledi.
Burak’a yapılan önden çift ve çok tehlikeli dalış, doğrudan kırmızı kartı gerektiriyordu. Penaltı kararı ve tekrar doğruydu.