Cumhurbaşkanı’nın Trabzon’da halka hitap ederken kullandığı bir deyim muhalefeti rahatsız etmiş görünüyor. FETÖ, PKK ve DEAŞ ile mücadele süreçlerinde ortalarda görünmeyen ve 15 Temmuz işgal girişimine karşı iki çift laf etmeyenlerin zorlama bir bahaneyle medyada görünme çabasına şahit oluyoruz birkaç gündür.
Malum konuşmasında Erdoğan, 15 Temmuz ve terör şehitlerimizden bahsediyor. Onların fedakârlıklarına vurgu yapıp “katillerini affedemeyiz” dedikten sonra “bir adam gibi ölmek var bir de madam gibi” diyor.
Lakin insanlara ait ortak hasletlere cinsiyetçi gözle bakan ve her denilene itiraz etmeyi muhalefet sananlara göre Erdoğan, kadınları ve gayrimüslimleri aşağılıyor.
Mesela, Atatürk portresi dedikodusu nedeniyle CHP’den ihraç edilen Aylin Nazlıaka konuyu kadın cinayetlerine getiriyor. Devrimci halk savaşı adıyla hendek terörü başlatan KCK’nın kadın eş başkanına itiraz etmeyen HDP’lilere göre ise Erdoğan insanları ölüme çağırıyor.
Amiyane ifadeyle “yersen tabi”. Bunca “kasmak” yerine deyimler sözlüğüne baksalar “adam gibi ölmek” deyiminin cinsiyet içermediğini, cümledeki öznenin mertçe mücadele ettiğini vurgulamak için kullanıldığını da görecekler.
Ama aynı şaşı bakış, kendisine soru yöneltilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın cevabına da geliştirildi. 15 Temmuz’un kadın şehitlerini hatırlatan Kaya “Türk kadını adam gibi ölmeyi bilir” derken “konu vatan-bayrak ise duruşun da cinsiyetler üstü” olduğuna işaret etmektedir oysa.
***
Muhalefetin bakışından bağımsız olarak, AK Parti siyasetinde kadınların emeğini bilir AK Parti’yi takip edenler. Partideki kadın siyasetçilerin, Erdoğan’ın kadınların siyasette, eğitimde, iş hayatında, ailede daha fazla görünür olması ve haksızlığa uğramaması için nasıl çabaladığına dair anlattıklarını da bilir. Eksiklere rağmen 14 yıllık icraat da bir delildir.
Nitekim dün bir grup kadın gazeteci olarak AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı avukat Şeyma Döğücü ve ekibini dinledik. “28 Şubat gazisi” Merve Kavakçı’nın da misafir olduğu toplantıda Refah Partisi’nden başlayarak aynı siyasi damardaki kan değişiminin inceliklerini de görmüş olduk.
Teşkilattaki kadınların büyük çoğunluğu başörtüsü yasakları dolayısıyla eğitim ve çalışma hakları gasp edilmiş, hayatları parçalanmış kadınlar. Yıldırmamış ama bu onları, güçlendirmiş. Yüksek niteliklere, güzel mesleklere sahipler. Okullarını bitirmiş, yurt dışında yan dal yapmış, doktoralarını almışlar. İkişer üçer çocukları var ayrıca.
Popüler ifadeyle çocuk da yapmışlar kariyer de, siyaset de, doktora da.
Türkiye’de siyaset Ankara mahreçli ve macro düzeyde seyretse de micro alanda büyük bir potansiyeli olduğu görülüyor AK Parti’nin. Sivil siyasi alanda ve karınca misali yerelde çalışmanın teşkilatlara kazandırdığı bir olgunluk da var.
Sadece İstanbul’da 10 bine yakın sahada çalışan aktif üyesi varmış AK Parti kadın kollarının.
960 mahallede başkanın, her mahallede 10’ar kişilik ekibin olduğu devasa bir siyasi ağdan bahsediyoruz.
Bu gücün yerelden merkeze, tavandan tabana ve tabandan tavana bilgi ve politika akışındaki işlevselliği sanırım AK Parti’yi iktidarda tutuyor.
Kurucu başkan Erdoğan’ın ve AK Parti politikalarının sahiciliğinin kaynağı da bu olsa gerek.
Kadın kollarında görev yapan kadınların doktora konuları da doğrusu çok ilginç. Değişen sosyoloji ve şehir mimarisi gibi, boşanma öncesi arabuluculuk hukuku gibi, İstanbul’daki tarihi eserlerin tahribattan korunması gibi sahada yaşanan sorunlara bilimsel çözüm arayan bir perspektifin AK Parti’nin ve İstanbul’un da üstünde Türkiye’ye katacağı faydayı düşünebiliyor musunuz?
Ezcümle iki nokta var dikkate alınması gereken. Biri iktidara, biri muhalefete.
İKTİDAR: Bu nitelikli kadın gücünden daha fazla faydalanmalı. Kadınlar daha görünür kılınmalı. AK Partili kadınların yetkinlik alanları ve siyaset dışı kimlikleri siyasetçi kimliğinin gölgesinde bırakılmamalı.
MUHALEFET: AK Parti ile gerçekten rekabet etmek istiyorlarsa çok çalışmalılar. Sahada olmalılar. Rakiplerini azımsamak, niteliklerini arkaik yaklaşımla düzleştirmek onları sadece sandığın dibinde tutar.