BOZDAĞ: Yeni sistemde şahsa göre düzenleme yok. Esasen Erdoğan sonrasını garanti altına alan bir sistem bu. Güçlü liderlik özellikleri olan ve halkın yüzde 50+1 oyunu alabilen kişi ülkeyi yönetecek çünkü.
VESAYET DÜZENİ TARİH OLACAK
Türkiye her on yılda bir demokrasiyi sekteye uğratan, halk iradesini yere çalan vesayet rejimini geride bırakabilmek için gün sayıyor. 48 gün sonra halk sandığa gidecek ve “yasama organını seçtiğin gibi yürütme organını da kendin seçmek ister misin, yoksa vekil olarak atadıkların mı seçsin” sorusuna cevap verecek. Cevabın yüzde 50+1 EVET çıkması halinde sandıkta iktidar yetkisi alamayan ama Ankara’da hüküm sürebilmek için her yolu deneyen vesayetçilik tarih olacak. Koalisyonlar, istikrarsızlık, belirsizlik de öyle. Toplumun bir kesimi üzerinden buldozer gibi geçen 28 Şubat post-modern darbesinin 20. sene-i devriyesinde Türkiye, geleceğini konuşuyor. Ben de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini en iyi bilen isimlerden Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’a yeni sistemin neler getireceğini ve vesayet-siyaset ilişkisini sordum.
Şubat’ın sene-i devriyesinde, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin arefesinde “vesayet-siyaset ilişkisi hakkında ne demek istersiniz?
Mevcut Anayasanın takdim ettiği hükümet sistemi, milletten alınamayan iktidarın Ankara’da alınmasını öngörüyor. Bunun geçmişte iki tür örneği var; birisi ahlaksız ve hukuksuz yöntemlerle yapılan transferdir, tehdit ve şantajdır. Diğeri darbe teşebbüsleridir. Demokrat Parti’nin önü seçimlerle kesilemeyince darbe yaptılar. 1971 Muhtırası da böyle. 71’de muhtıra Mecliste okundu, milletvekilleri dinledi. 2016’da ise darbeye karşı ölümüne direnen bir Meclis vardı. 12 Eylül’de bahaneler farklı ama sonuç aynı. 28 Şubat dün gibi hafızamızda. Milletin sandıkta vermediği iktidarı Ankara’da paylaşmak istediler. Erbakan’ı istifa ettirdiler. 276 milletvekili Doğru Yol Partisi’nin genel başkanı Sayın Çiller’e hükümet kurması halinde güvenoyu vereceğine dair imza verdi ama Demirel, Tansu Hanım’a hükümet kurma görevi vermedi. Bu arada Doğru Yol Partisi bölündü, içinden yeni parti çıkardı. 28 Şubat Postmodern Darbesi iktidarı indirme hedefine de, istediği iktidarı kurdurma hedefine de ulaştı. Ak Parti döneminde kimi hazırlık, kimi daha ileri aşamada benzeri girişimler oldu. Ardından 27 Nisan e-muhtırası oldu ve biz o muhtırayı yırtıp çöpe attık. Cumhurbaşkanlığı seçim krizi oldu 2007’de, 367 olayı oldu, biz siyasi iktidar olarak bu vesayet girişimlerini tanımadık.
MUHTIRAYI ÇÖPE ATTIK
Aslında ne sistem, ne zihniyet değişmişti. AK Parti’ye bu gücü veren neydi?
Halkın duası ve desteği. Ve liderlik elbette. Cumhuriyet tarihinde çok liderimiz oldu ama Tayyip Bey’in millet iradesine kast edenlere karşı hem hukuki hem demokratik duruşu çok net, çok cesurca. Geçmişte de darbeler oldu, Meclis muhtırayı dinledi ama kimse halkı sokağa çağırma cesareti gösteremedi. Tayyip Bey darbenin karşısında gerekirse ölmeye karar verdi ve halkıyla beraber meydanlara indi. Halkın cesur liderliğe verdiği destekle liderlik birleştiğinde AK Parti’nin başarı öyküsü ortaya çıkıyor.
Ama CHP hükümet sistem değişikliği için diyor ki; iktidar şahsileşecek?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tam da iktidarın şahsileşmesini önleyecek bir sistem. Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden tam ayrılmasını ve birbirine karşı tam bağımsız olmasını temin ediyor. Şahsileşme, tüm güçleri bir araya toplarsanız olur. Bir sistem, bir şahıs için kurulursa şahsileşmeden bahsedebilirsiniz. Önerdiğimiz sistemde şahsa göre düzenleme yok. Ben Tayyip Bey’i seviyorum ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine bunun için değil, Türkiye ve Türk Milleti için ‘Evet’ diyorum. Yoksa Erdoğan zaten Cumhurbaşkanı.
Geçmişte bizim için doğru sistem başkanlık diyen çok siyasetçi olmuştu?
Erbakan ve Türkeş bu sisteme geçecek güçleri olmadığı halde istiyor, Özal ve Demirel ise eldeki gücü kaybettiklerinde. Tayyip Bey’in önceki liderlerden farkı; bu işi yapabilme güç ve kuvvetinin olduğu anda bunu istemesidir. Tayyip Bey başkanlık sisteminin Türkiye için en doğru sistem olduğunu hep söylüyordu. Rasyonel bir siyasettir bu. Neden istiyor? Türkiye’nin yönetilme şeklini Başbakan olarak da yaşadı, Cumhurbaşkanı olarak da. Türkiye’nin bu gidişinden netice almasının mümkün olmadığını gördüğü için. Türkiye için istiyor, kendisi için değil.
KUVVETLER AYRILACAK
Yasama ve yürütme tek ele geçiyor diyor CHP?
Kesinlikle söz konusu değil, bilakis bu sistem kuvvetlerin bir elde toplanmasının önüne geçiyor. Mevcut sistemde yasama seçimi yapılıyor, yürütme seçimi yapılmıyor. Yürütme, yasamadan çıkıyor ancak yasamanın üye tam sayısının çıkmasına dayanıyor. Kanunlar ve kararlar da salt çoğunluğa göre alınıyor. Komisyonda, genel kurulda salt çoğunluk kime ait? Hükümete. Bu, hükümete rağmen mecliste bir konunun gündeme alınmaması demektir. Bugün kuvvetler kâğıt üzerinde ayrı. Fiilen yasama yürütmenin kontrolünde, çünkü iktidar grubu kendini, yürütmenin de parçası kabul eder. Önerdiğimiz sistemle yasamayı da yürütmeyi de halk seçecek. Mevcut anayasa halka doğrudan yürütmeyi seçme yetkisini vermiyor, halkı yetkin görmüyor. “Sadece milletvekillerini seç, hükümet onun içinden çıksın” diyor. Anayasa değişikliğinin halka sorulacak en önemli sorusu budur; “Hükümeti doğrudan seçmek istiyor musun istemiyor musun? Ben hükümeti seçeceğim diyorsan ‘Evet’ demelisin, yok hükümeti seçmek istemiyorum veya kendimi buna ehil görmüyorum, ben vekil seçeyim vekiller hükümeti seçsin diyorsan o zaman ‘Hayır’ diyeceksin”. Bu açıdan halkoyuna sunulan öneri yürütme ve yasamayı işin başında birbirinden ayırıyor.
YASAMADA BAĞIMSIZLIK
İddia şu; cumhurbaşkanı partisi üzerinden yasama faaliyetine ortak olacak?
Şu an kanunların yüzde 99’u Hükümetin çalışmasıdır. Yüzde 1’i milletvekili teklifidir, onlar da hükümetin onay verdikleri. Ama şimdi Hükümet komisyonda oturmayacak, genel kurula gitmeyecek, kanun tasarısı vermeyecek, tüm yasama işlerini milletvekilleri yapacak. Teklifi de onlar verecek, komisyon ve genel kurulda kabul veya ret kararını da. Hükümet sadece bütçe kanunu verecek. Bu, yasama ve yürütmeyi ayırıyor mu birleştiriyor mu?
Bakanların TBMM dışı olmasının avantajı ne olur?
Bu sistem, yasama ve yürütmeyi birbirine karşı tam bağımsız kıldığı için yürütmede görev alanların yasamada görev almasına izin vermiyor. Yürütme organı, yürütme yetkisini doğrudan halktan alıyor, halka ve meclise karşı sorumluluğu var. Bununla birlikte aynı anda iki yerde görev alma uygulamasına son veriyor. Kuvvetler ayrılığını tam sağlayan birbirleri üzerinde güç kurmasınlar diye frenleyen bir sistem bu.
TÜRKİYE KAZANACAK ÇÜNKÜ EVET KAZANACAK
17 Nisan’dan sonra Türkiye nasıl bir ülke olacak?
Milletten aldığımız enerji, referandumun olumlu sonuçlanacağını gösteriyor. Bu Türkiye için yeni bir sayfa demek çünkü cumhuriyet tarihinin en büyük anayasal reformu yapılıyor. Güçlü yasaması, güçlü yürütmesi olan, yeni ve güçlü Türkiye’nin temelleri atılmış olacaktır. Milletimizle beraber siyasi istikrarı inşa edeceğiz. Türkiye kazanacak, milletimiz kazanacak. Evet diyenler de kazanacak, Hayır diyenler de. Şöyle ki, köprülere ‘Hayır’ dediler, bölünmüş yollara, hastanelere, üçüncü havaalanına hayır dediler. Hayır diyenlerin hepsi şimdi çok mutlu. Bunlara baksak yapmazdık. Şimdi dua ediyorlar. Milletimizin ‘Evet’ leriyle başardığımızda ‘Hayır’ diyenler de iyiki ‘Evet’ çıktı diye mutlu olacak.
CHP’NİN ERDOĞAN AŞKI GÖZLERİMİ YAŞARTTI
Hayır cephesi AK Partili ve MHP’li kararsızlıkları hedefleyerek ve onların Erdoğan’a olan güvenine dayanarak diyor ki; “Erdoğandan sonra ne olacak. ya bu yetkileri bir başkası kullanırsa”?
CHP’lilerin şimdilerde bu kadar Erdoğancı olmasanından gözlerim yaşardı. (Gülüyor) CHP’liler HDP’liler “Cumhurbaşkanımızı bu kadar seviyorlarsa niye “Evet” demiyor? Bu sistem esasında Erdoğan’dan sonrasını garanti altına alan bir sistem. Çünkü bu sistemin özelliklerinden birisi güçlü liderlik özellikleri olan kişilerin Türkiye’yi yönetmesidir. Hatırlarsanız 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Bu sistemin ilk uygulaması esasında odur. Bir yanda AK Parti adayı Cumhurbaşkanımız vardı. Öte yanda diğer partilerin Erdoğan karşısında en güçlü gördükleri ve arayıp yurtdışından ithal ettikleri aday vardı.
ZAYIF LİDER SİLİNECEK
Ekmeleddin İhsanoğlu.
Onu getirdiler çünkü yüzde 51 oya ihtiyaçları var. Yüzde 51 için güçlü adaya ihtiyaç var. Onlar da değerlendirip Ekmeleddin Bey’i güçlü gördüler. Getirip aday koydular. Bundan sonra Türkiye’nin yönetimine gelecek kişiler liderlik özellikleriyle, ahlakıyla, ehliyetiyle cesaretiyle güçlü kişiler olacaktır. Yani Tayyip Bey’den sonra kim gelirse gelsin sonuçta güçlü liderlik özelliklerine sahip olan, bu milletin yüzde 50’sinin asgari duasını ve oyunu almayı başaran birisi yönetecek. Kim yönetirse yönetsin sonuçta Türkiye kazanacak. İster AK Parti’den birisi kazansın ister başka partiden bir aday kazansın, Türkiye kazancaktır. Çünkü bu sistem kim iktidar olursa olsun Türkiye’ye kazandıracak bir sistem. Zayıf liderler sistemi sona eriyor sistemin özü gereği...
EN FAZLA 10 YIL İKTİDAR
Liderler sistemi bitiyor dediniz, açar mısınız?
Diyelim ki Cumhurbaşkanlığına aday oldunuz kaybettiniz, gidiyorsunuz. Kazandınız, başarısız oldunuz, 5 yıl sonra gidiyorsunuz. Başarılı oldunuz, milletten bir daha yetki aldınız, tekrar başarılı oldunuz, 10 yıl sonra gidiyorsunuz. En başarılı siyasal aktörün bile en fazla 10 yıl yönetmesine izin veriyor yeni sistem. Siyasette değişim demek bu. Yasamaya da yansır partili cumhurbaşkanı olacağı için. Siyasette dinamizm, yeni fikirler, yeni kuşaklar Türkiye’nin değişiminde söz sahibi olacak demektir.
PANZEHİR YÜZDE 50’DE
CHP diyor ki “Erdoğan başkan olsun diye sistemi getirenler bir gün laik bir diktatörle karşılaşabilir”.
Esasında bu sistem tüm bunların panzehiri. Yeni sistemde toplumun inançlarına, farklılıklarına, kültürlerine, renklerine saygı duymayan bir siyasi parti adayının seçilme şansı yok. Hem laikler için teminattır bu sistem, hem muhafazakarlar için. Herkes oy verenlerin değerlerine saygılı olmak zorunda. CHP’nin kendi oyuyla birini Cumhurbaşkanı seçtirme imkanı yok. Bakın sistemin adı bile CHP’yi değiştimeye yetti.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!