Bu seçimde “sessiz bir devrim” yaşandı. HDP, kayyum atanan belediyelerin çoğunu kaybetti, kalanlarda ise oyları düştü.
Bu sonuçlarla Kürt seçmen HDP’ye; “PKK’ya mesafe koymazsan, ‘Beyaz Türkler’in CHP’ye destek partisi olursun” uyarısı yapmıştır.
En çok konuşulması gereken bu konu, “mazbatam nerde” şamatası arasında kaynayıp gitti.
***
Seçim öncesi son yazımın başlığı, “Dikkat… Bu sandıkta sinsi bir plan var” idi.
Meğer asıl sinsi plan sandığın içine gizlenmiş; açılınca ortaya çıktı.
Tarihe karışan “mükerrer oy” gayretleri, mevziî “geçersiz oy” çabaları, münferit “oy kaydırma” numaraları gibi bildik bütün seçim yolsuzluklarının pabucunu dama atan bir operasyon gerçekleştirilmiş.
Fakat ne gariptir ki her seçimde; günler öncesinden başlayan “Oylar çalınıyor korosu”ndan bu sefer çıt çıkmadı.
Geçen seçimde 10 milyon oy farkının faturasını, olmayan “oy hırsızlığı”na yükleyen CHP, sadece binde 2 farkla önde göründüğü bu seçimdeki, dudak uçuklatan operasyona rağmen, “Fazla kurcalamayın; verin mazbatayı gitsin” diyor.
Samimiyet testi
Herkesin demokrasi anlayışının test edildiği bir dönem yaşıyoruz.
Gerçek demokratlık, kaybettiğiniz zaman seçmen iradesine saygı göstermektir. Bu sürecin sonunda, kazananı herkes tebrik etmelidir.
Seçim gecesi karşılıklı yapılan “Ben kazandım” açıklamalarını tasvip etmemekle birlikte, “adayları motive amaçlı bir teşebbüs” olarak izah edilebilir.
Ertesi gün durum netleşince, “Ekrem İmamoğlu’nun 27 bin farkla da olsa yarışı önde bitirmesi karşısında AK Parti’nin ne yapacağı” yönündeki soruya, “Zorlama itirazların zarar vereceği” cevabını vermiştim (NTV-1 Nisan 16.00 kuşağı).
Aradaki farkın sadece, geçersiz oyların 10’da biri kadar olmasına rağmen, “geçersiz oylardan medet uman bir itiraz” hakkındaki düşüncem buydu.
Ama AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’ndaki titiz çalışma sonrasında farklı bir durum ortaya çıktı.
AK Parti’nin büyükşehir belediye başkanlığı oyları, bütün parti temsilcilerinin pür dikkat takibi altında düzenlenen “Sayım Döküm Cetveli”nden, motivasyonun biraz azaldığı “Sandık Sonuç Tutanağı”na aktarılırken başka partilere yazılmıştı.
Zaten ilçe belediye başkanlıklarının ve büyükşehir meclisi üyeliklerinin üçte ikisini AK Parti almasına rağmen, büyükşehir belediye başkanlığını CHP’nin kazanması, “Mahalli seçimlerde seçmen, farklı davranış gösterebilir” realitesiyle izah edilemeyecek kadar çarpıcıydı.
Bu bir organize iştir
Bu operasyon, bir partinin tek başına yapabileceği bir organizasyon değildir.
Hangi örgütün organize ettiğini ve nereye kadar uzandığını ortaya çıkarmak devletin görevidir; bekliyoruz.
Ancak bu çaptaki bir operasyon için, yasal bir hak olan “itiraz müessesesi”ne gidildiği için feveran etmek demokrasi zaafıdır.
Kaldı ki, kendisine verilen oyların böyle göstere göstere çalınmasına seyirci kalan bir parti, seçmenden nasıl oy isteyebilir?
Dolayısıyla bu süreci adil ve şeffaf biçimde tamamlamak ve oyların adresine ulaşmasını sağlamak YSK’nın ve partilerin görevidir.
Bu süreci sabote edenler, “çakma” demokrat olduğunu ortaya koymuş olur.
Özellikle parti yetkilileri ucuz istismarları bırakıp, sürecin adil sonuçlanmasına katkı sağlamalıdır.
Olmadı Ekrem Bey
Sayın İmamoğlu’nun itina ile sürdürdüğü “demokrat ve hoşgörülü” görüntü, itiraz süreci derinleştiği andan itibaren değişti, “kaybetme paniğiyle agresifleşen” bir görüntü çizmeye başladı.
Hileyle girdiği Anıtkabir’de yaptığı fırsatçılık hiç yakışmadı.
Hele bu günlerde miting fikri kimin bilmiyorum ama CHP’nin başına iş açmak isteyen biri olduğu kesin.
Basın açıklamalarında, “Burada yabancı medya var, ülkemizin imajı bozulur” gibi sinyaller sonucu “Batı Mızıkacıları”na start verilmiştir.
Bu ülkedeki herkesin “millî sorumluk” taşıması beklenir.
Kandil sizin için oy istedi ses çıkarmadınız, FETÖ seferber oldu, itiraz etmediniz…
Kendi seçimini Rusya’nın gölgesinden kurtaramayan ABD’nin; “Türkiye’ye Venezuela; size de Guaido” muamelesine de “Eyvallah” diyecekseniz, lütfen partinizin ismini ve amblemini değiştirin.