Üç PKK’lının başına ödül koyan ABD’den “YPG ile ilişkimiz geçici, taktiksel” açıklaması geldi. Evet, ama aynı ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey “YPG’yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz” demişti. Üstelik ABD YPG’yi ağır silahlarla donatıyor. Haseke’de YPG’lilere eğitim veriyor, Münbiç’te Türkiye ile ortak devriye geziyor.
Neye yoralım bu çelişkileri? ABD ne yapmak istiyor? PKK biçim mi değiştiriyor? Ortadoğu’da ve aslında küresel siyasette dengeler hızla değişirken Türkiye de oyun bozmayı sürdürüyor. Ama oyun ve oyuncu değişiklikleri de hiç bitmiyor. Ne olduğu İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Veysel Kurt ile konuştuk. Kurt’un son çalışması “Ortadoğu’da Ulusal Güvenlik Stratejileri” adıyla çıktı.
ABD üç PKK’lı terörist başının başına para ödülü koydu. Buna neden ihtiyaç duydu? Ve neden şimdi?
Amerika’nın PKK yöneticilerinin başına ödül koyması söylemsel düzeyde dikkat çekici ve fakat Türkiye’nin terörle mücadelesi bağlamında değerlendirildiğinde Türkiye’nin beklentilerini karşılamadığını söylemek mümkün. Dikkat çekici olması PKK’nın en üst düzey üç yöneticisine yönelik olması. Türkiye açısından değersiz olmasının sebebi ise PKK’nın en çok zayıfladığı ve Kandil’e hapsolduğu bir dönemde bu kararı almış olması. Örneğin benzer bir kararı PKK’ya mensup PYD yöneticilerini ya da Avrupa’da yaşayan PKK yöneticilerine yönelik almadı. Başka bir değişle sahada somut sonuçlar üretecek uygulamalar yerine Türkiye’yi teskin etmeye hatta oyalamaya dönük bir karar almıştır. Amerika bir yandan Türkiye’yi teskin etmeye ve PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde ki faaliyetlerini perdelemeye dönük bir söylemsel strateji izlerken, öte yandan PKK’ya da ciddi bir mesaj vermiş oldu. Aldığı kararı artık PKK’ya karşı önemli bir koz olarak kullanacak. Yine de Türkiye bu kararın genişletilmesi ve PKK’yla ilişkisi kanıtlanmış kişilere teşmili için gündeme getirebilir.
ABD –MİŞ GİBİ YAPTI
Peki, ABD bu kararı neden şimdi aldı?
Amerika’nın Suriye’de kalıcı olacağını açıklaması, öte yandan İran’a karşı yeni bir yaptırım dönemini başlatmış olması Amerika’yı Türkiye’ye muhtaç bırakmakta. Ancak Suriye’deki stratejisini de PYD üzerinden kurduğu için bu örgütü tasfiye edecek ya da etkisizleştirecek herhangi bir hamle yapmaktan kaçınıyor. Dolayısıyla zaten zayıflamış olan ve terör örgütü olarak ilan ettiği PKK’ya yönelik bu kararı alarak Türkiye bir şey vermiş gibi yapmış oldu.
TÜRKİYE KABUL ETMEZ
ABD göz boyayarak YPG adıyla PKK’ya Suriye’de alan açabileceğini ve Türkiye’nin de buna razı olacağını gerçekten düşünüyor mu?
Türkiye’nin razı olacağını muhtemelen düşünmüyordur, çünkü Türkiye’nin Suriye ile ilgili özellikle Suriye’nin kuzeyi ile ilgili pozisyonu oldukça net. Bu pozisyon yeni oluşmuş değil, 2011’de ayaklanmalar başladığında Türkiye’nin dikkatini verdiği en önemli bölgelerden birisi burasıydı. Daha da önemlisi 2015 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından “burada bir devlet ya da devletimsi bir yapının kurulmasına göz yumulmayacağı”nı açıkça deklare etti. Ancak ABD’nin Suriye’deki stratejisinin neredeyse tamamen PYD üzerinden şekillenmesi, kendisini bu konuda ısrarcı davranmaya sevk ediyor. Ayrıca politik düzeyde bu konu ile ilgili önemli bir kararın alınmamış olması sahadaki asker ve sivil bürokratların insiyatif almasına imkan tanımakta. Suriye’nin kuzeyinde görev yapan Amerikalı askerler buraya tamamen kendi perspektiflerinden ve çok dar bir çerçeveden bakmakta. Sahadaki durum üzerinden bir politika geliştirmekte olduklarını ve zaman zaman Amerikan yönetimini ikna ettiklerini de söyleyebiliriz.
JEFFREY DE ÇELİŞKİLİ
Bu konuda en çarpıcı örnek iki ay önce Suriye Özel temsilcisi olarak atanan James Jeffrey’nin tavrı. Bu göreve gelmezden önce PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlamakta ve aynı anda hem Türkiye hem de bu örgütle çalışmanın mümkün olmadığını dile getirmekteydi. Ancak göreve geldikten sonra daha üst düzey yöneticilerin kullandığı ikircikli dili kullanmaya başladığını görebiliyoruz Jeffrey’in. ABD ya da uluslararası medyaya konuşurken PYD’nin ABD tarafından terör listesine alınmadığını, Türk medyası ya da yetkilileriyle konuşurken ise bu örgütü PKK ile doğrudan ilişkilendiren cümleler kurmakta.
İHA’LAR GÖZ AÇTIRMIYOR
PKK şehirlerden dağlardan temizlenirken ABD üç PKK’lıya ödül koyarak PKK’yı uyuyan hücrelere mi çevirmek istiyor?
Terör örgütünü tamamen bitirmek mümkün olmayabilir ancak örgütü hareketsiz hale getirmek, insan kaynağını kurutmak, ekonomik kaynaklarını kurutmak, uluslararası bağlantılarını kesmek, örgütü eylem yapamayacak duruma getiriyor. Türkiye’nin yeni terörle mücadele konsepti de tam da bu minvalde idi. Yani bütün alanlarda örgüte karşı ofansif bir konuma geçerek örgütü etkisiz hale getirmek üzerine kuruluydu ve bu stratejinin sonuç verdiğini görüyoruz. Bununla birlikte ‘asimetrik bir savaş’ sayılan terörle mücadele de Türkiye’nin kullandığı araçlarda çeşitlenmiş durumda. Örneğin İHA’ların etkin kullanımı örgütün hareketsiz bırakılması ve kaynaklarının kurutulması noktasında çok etkin. Sınırların teknolojik imkanlarla efektif kontrolü de önemli. Ancak dikkat etmemiz gereken nokta başka.
PKK EVRİM Mİ GEÇİRİYOR?
Nedir?
Terör durağan bir fenomen değil, şartlara adapte olan ve dönüşen bir şey. PKK da hem organizasyonel yapısı itibariyle hem de sahip olduğu imkanlar ve coğrafi yerleşimi itibariyle dönüşüyor. Nasıl ki 1999’da Öcalan’ın yakalanmasından sonra ‘eylemsizlik sürecini’ fırsata çevirerek dönüştüyse, şimdi de dönüşüyor. Bunu dikkate almakta yarar var. ABD’nin aldığı kararı bu bağlamda da değerlendirmek gerekiyor. PKK’nın işlevsizleştiği bir süreçte YPG’yi desteklemesi ve kalıcı hale getirmeye çalışması bence bununla ilgili. PKK’yı ‘Türkiye’ye verdiği’ ve tamamen gözden çıkardığı yanılgısına kapılmamak gerekiyor. PKK’nın geçirdiği dönüşüm önemli bu anlamda: Artık örgütün ağırlık merkezinin Suriye’ye kaydığı ve Kandil ya da Sincar gibi dağlık bölgelerde barınan bir örgüt olmaktan çıkarak alan kontrolü sağlayan bir yapıya dönüşme gayreti içinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin bundan sonra dikkat kesilmesi gereken nokta da budur.
İRAN ETKİSİ KIRILACAK
PKK üzerindeki İran etkisini kırmak istiyor, yorumlarına katılır mısınız? İran’a konan yaptırım kararlarıyla ilgisi var mı?
ABD’nin böyle bir hesabı olabilir, ancak bu konu Türkiye açısından birincil mesele değil. Türkiye’nin ulusal güvenliği. Aksi taktirde PKK’nın bir terör örgütü olarak varlığını Irak, Suriye ya da Türkiye’de farklı formlarda devam ettirirken ABD ya da bir başka ülke tarafından desteklenmesi kabul edilebilir bir şey değil.
PKK iNSAN KAYNAĞINI KAYBEDiYOR
PKK insan kaynağını kaybediyor, şehirlerden dağlardan ve inlerinden bir bir temizleniyor. Lider kadrosu da öyle. Bu işin neresinde Türkiye?
PKK insan kaynağını kaybediyor, evet. Rakamlar üzerinden bunu doğrulamak mümkün. İç İşleri Bakanlığının yaptığı son açıklamaya göre geçen yıla oranla neredeyse bütün alanlarda ciddi bir güç kaybı yaşadığı görülüyor. Örneğin yurtiçindeki terörist sayısı 3000 civarından 700-800 rakamına kadar gerilemiş durumda. 100 kadar üst düzey örgüt yöneticisi etkisiz hale getirildi. Örgütün eylem sayısı da neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Örgüte katılım ise son 30 yılın en düşük seviyesinde. 2015’te katılım 4000 civarında iken 2018’de bu rakam 95’e düştü. PKK’nın bu denli güç kaybetmesi tabii ki Türkiye’nin terörle mücadelesi sonucunda gerçekleşti.
ORTADOĞU’DA VEKALET SAVAŞLARI: YEMEN KURBAN İSRAİL FIRSATÇI
Yemen’de neler oluyor?
Yemen, İran ile S. Arabistan’ın giriştikleri vekâlet savaşına kurban gidiyor. ABD bir yandan bu iki ülkenin Yemen’de birbirini yıprattığını keyifle izleyip öte yandan Siha operasyonlarıyla bu vekalet savaşının bir başka tarafını teşkil ediyor. İnsani müdahale içinse çok geç kalındı.
S. Arabistan ve İran’ın farklı sebeplerle de olsa sıkıştırılıyor olması Yemen’de neyi değiştirir?
Bu iki ülkenin de bu savaşı sürdürecek kapasiteye sahip olduğunu söylemek mümkün. Ancak İran’ın yaptırımlar dolayısıyla ekonomisinin kötüleşmesi ve S. Arabistan’ın Kaşıkçı cinayeti dolayısıyla yaptırımlara uğraması Yemen üzerindeki savaşını etkileyebilir. Bu senaryonun gerçekleşmesi için iki ülkenin ciddi bir maliyetle karşılaşması gerekiyor. Ancak Trump’ın günlük kararlarla dış politikayı yönetmesi ise öngörü yapmayı zorlaştırıyor.
Peki ya İsrail?
Filistin meselesine dahil olabilecek bütün ülkeler kendi dertlerine düşmüşken İsrail bu süreci fırsata çevirdi. İsrail’e karşı ses çıkaran tek ülke Türkiye. Trump’ın desteği İsrail’i fazlasıyla rahatlattı. Ayrıca Mısır, BAE ve S. Arabistan gibi etkili Arap ülkelerini de bu pozisyona razı etmiş durumda. Birkaç yıl öncesine dek Arap ülkeleri İsrail’le normalleşmek için Filistin meselesini İsrail’in önüne şart olarak koyarken bugün Filistin’deki politik aktörleri İsrail’in şartlarını kabul etmeleri için zorlayan bir çizgiye geldiler. Bu İsrail’in ‘gerekli gördüğü’ durumlarda şiddet kullanmasını kolaylaştırıyor. Ama her istediğini yapabileceği anlamına da gelmiyor. Son operasyon fiyaskoya dönüşüyor mesela.
ABD MUĞLAK, RUSYA İSE KARARSIZ
“YPG bir yana PKK’yı da terör örgütü olarak tanımlamış değil henüz Rusya. PYD’ye işlevsel bakıyor. YPG ile iş tutabildiği ölçüde kullanışlı görüyor ve kullandı da. Ancak Türkiye ile Suriye üzerinde anlaştığı müddetçe PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanmaktan vazgeçtiğini görüyoruz. PYD ile çalışmaktan vazgeçtiği anlamına da gelmiyor tabi ki. Bir anlamda Rusya’nın PYD’ye stratejik düzeyde bakmadığını ve Türkiye ile sahip olduğu ilişkileri bu örgüte öncelediğini söylemek mümkün. Amerika ise muğlak bir tutuma sahip.”
ABD YPG İÇİN ÇELİŞKİLİ KONUŞUYOR
“Amerika’nın PYD söylemleri çelişkilerle dolu. Türkiye’ye konuşurken bu örgütle ilişkisinin geçici olduğunu, silahları geri alacaklarını, Türkiye’ye saldırıyı kabul edilmeyeceğini dile getiriyorlar. Ama ABD’nin Suriye stratejisini PYD üzerinden kurması ve bu örgüte sağladığı yardımlar bu söylemleri anlamsız kılıyor. Bu yüzden ne söylediğine değil sahada ne yaptığına bakmak gerek. Mümbiç’te Türkiye ile anlaşması ve fakat Fırat’ın doğusunda PYD’ye tırlarca silah vermesi Türkiye ve PYD ilişkilerini ayrı tutma çabası.”