ABD’nin Akdeniz’deki savaş gemilerinden ateşlenen 59 Tomahawk füzesiyle, eller yıkanmış, vicdanlar rahatlamış görünüyor, diktatör Beşar Müslüman öldürmeyi sürdürebilir!..
İdlib’deki kimyasal katliamda Rusya’nın bilgi ve ilgisi ne kadardı, Pentagon bir gün bunu bulursa, bilin ki, açıklamayacak, Putin’e karşı önemli bir koz olarak kasasında tutacaktır.
Kirli bir dünyada, yalanlar ve berbat çıkarların anaforunda yaşıyoruz.
Açık gerçek: Geçtiğimiz Çarşamba günü Washington-Moskova hattında tüm iletişim kanalları açıktı. Trump kimyasal katliamı bahane ederek bir askeri müdahaleyi düşündüğünü Putin’e aktardı, 24 saat pazarlık sürdü, sonuçta, Amerikan harekâtının “kısıtlı” ve Beşar’ın iktidarını sarsmayacak düzeyde olmasında, Rusya’nın da askeri düzeyde sessiz kalmasında mutabık kalındı. Harekat sonrası yaşanılan ABD-Rus gerginliği bir kayıkçı kavgası mıydı, yüksek ihtimal!..
İç politikasında “Rusya bağlantısı” nedeniyle zor günler yaşayan Trump, rahatladı, önce “başkomutan” sonra da -nihayet- “başkan” oldu.
Aslında değişen bi’şey yok. Beşar son kullanma tarihine kadar Şam’da kalacak, Baas ordusu, Hizbullah, Amerikan ve Rus savaş uçakları da “kimyasal silah kullanmadan” Suriye ve Irak’ta Müslümanları öldürmeyi sürdürebilecekler.
Amerika 6 yıllık gecikmeyle Beşar’ı vurdu diye sevinip, geleceğe dönük umut yüklü stratejik hesaplar yapmanın gereği yok, biz, kendi işimize bakalım...
Türkiye’nin önceliği farklıdır...
Bütün bu karmaşadan Türkiye’nin milli stratejisi doğrultusunda çıkarabileceği tek sonuç “güvenli bölge”nin tesisidir. Kimyasal katliam sonrasında İsrail’in Hizbullah ve İran güçlerine karşı “güvenli bölge” arayışını yükseltmesi Türkiye’nin elini rahatlattı. Trump üzerinde yüksek etkileri olduğunu son harekâtla gösteren iki Cumhuriyetçi senatör John McCain ve Lindsey Graham ile yürütülecek sağlıklı temas, Türkiye’yi kendi sınırlarında belirgin bir rahatlamaya ulaştırabilir, hepsi bu.
“Milli stratejimizin”ana hedeflerinden asla sapma yapamayız: 1- DEAŞ’la mücadele kesintisiz sürecek, 2- ABD-PKK ittifakının Suriye’nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı oldu-bittileri durduracağız.
Rusya bir kimyasal saldırıya bile kılıf arayarak Suriye coğrafyasındaki pervasızlığını sürdürdü. Amerika, 90 milyon Dolar’lık bir askeri gösteriden sonra PKK ittifakı konusunda hiç bir işaret vermedi.
Mesafeli ve temkinliyiz.
Yalanların kanla harmanlandığı bir coğrafyada iki büyük askeri gücün masum Müslümanlar’ın üzerinde şekillenen -sözde-bilek güreşinin büyüsüne kapılamayız, bizim derdimiz farklıdır, büyüktür, kendi çizdiğimiz “milli rotada” yürümek zorundayız.
Bedeli ne olursa olsun, karşımıza kim çıkmaya cesaret ederse etsin, bu kuşatmayı tek başımıza yarıp geçeceğiz, başka yolu yok!..
Bu ikiyüzlülük insanlığı bitirir...
“Varil bombası”dediğiniz kimyasal silahtır, sivil yerleşim birimlerine atılan fosfor bombaları da!.. Masum Müslüman sivillerin birer kobay olarak kullanıldığı Irak-Suriye coğrafyasında bugüne kadar “güçlü devletlerin” denediği son teknoloji konvansiyonel silahların tümü İdlib’e atılan kimyasal gazdan daha güçlüdür. “Kırmızı çizgi” kimyasal öyle mi, o zaman, DEAŞ, Musul’da 2 bin Türkmen’i (2014) kimyasallarla öldürdüğünde bu dünya neredeydi? Emperyalizmin stratejisinde o gün DEAŞ o coğrafyada terör estirmeliydi, üzerinde bile durulmadı!..
İnsanlığı, bu ikiyüzlülük sonlandıracak...
2003’ten bu yana, Afganistan’dan Yemen’e, Irak-Suriye’den Libya’ya, yaklaşık 15 milyon Müslüman’ın öldürüldüğü bir dünyada yaşıyoruz ve Amerika Beşar’a füze attı diye geleceğe dönük umutlarımızı yükseltmemizin bir anlamı yok.
Tekrar söylüyorum: Trump yönetiminin bir tek boyutu bizi ilgilendiriyor. Münbiç’teki o işgal kalkacak, Şengal temizlenecek, ABD bayrağı altında şekillendirilen o kantonlar yok olacak ve FETÖ elebaşı buraya gelecek!.. Putin yönetiminden de, koskoca Rusya’yı bir “mini-Hitler”in peşine takmasına son vermesini, aklını başına toplayıp, Rusya gibi kadim bir devleti düşürdüğü bu hallerden çıkarmak için sözümüze kulak vermesini bekliyoruz.
NATO’dan Avrupalı müttefiklerle (!) kendi dışımızda şekillendirilmiş (Ukrayna-Baltık başta) bir askeri serüvene girmeye de hiç niyetimiz yok, zaten Avrupa’nın kapısını yüzümüze kapattılar, Avrupa’nın güvenliğini de tabii ki kendileri sağlayabilirler.
Zeminimiz budur...
Fırat’ın doğu-batı hatında Amerika-Rusya hakimiyet alanı bölüşmesi bizi ilgilendirmez. Milli stratejimiz neyse, kendi hattımızda yürürüz. Bilin.