Trump içinde ikiden fazla devlet olan örgütlerle geçinemiyor. Kanada, Meksika ve ABD’nin kurduğu NAFTA yerine, Meksika ile ikili anlaşma yapmayı tercih ediyor. Küresel İklim Anlaşması’ndan çekilip küresel ısınmanın aslında iyi bir şey olduğunu savunuyor. İran nükleer anlaşmasından da hangi gerekçeyle olduğu bilenemeden çekildi. Herhalde İran nükleer silah üretsin istiyordu, bu anlaşma silah üretmeme garantisi sağladığından beğenmedi.
Bir de üyelikten çıkma tehdidinde bulunduğu örgütler var. Bunların başında NATO geliyor. Tehdidinin nedeni, maliyetin eşit paylaşılmaması. Bu doğru, ancak NATO’da ABD’nin payı büyük olduğundan, stratejilerin saptanmasına da ABD karar veriyordu, dolayısıyla NATO kaptanlığı ABD’de kalıyordu.
Trump NATO’dan ayrılma tehdidinde bulununca Kanada ve Avrupalı müttefiklerinin paniğe kapılacağını sanmış olmalı. Rusya tehdidinden çok korkan Avrupa’nın ABD desteğinin devamını isteyeceği varsayılmış demek ki.
Oysa ABD elini Avrupa’dan çekse, AB kendi güvenlik örgütünü pekala aktive edebilir.
Çıkma tehdidi
Diyelim ki, AB ülkeleri savunma ve güvenlik harcamalarını artırmaya yanaşmadılar ve kendi örgütlerini oluşturamadılar. Ve yine diyelim ki Rusya bu zaafı değerlendirdi ve Kırım’ı işgal ettiği gibi Doğu Avrupa’da cepheler kazandı. Böyle bir olasılık ABD için daha mı güvenli bir duruma karşılık gelir?
Trump’ın bu soruya yanıtı ne olur bilmek kolay değil. Ancak NATO’dan ayrılma tehdidini sürdürürse, yakında Avrupalıların “ayrılırsan ayrıl” diyeceği öngörülebilir. Eğer böyle olursa ve Avrupa kendi güvenlik örgütünü aktive edebilirse, bunun aynı zamanda ABD’den de korunmayı kapsayacağını söylemek gerekiyor.
ABD’nin çıkmakla tehdit ettiği bir diğer örgüt ise Dünya Ticaret Örgütü... Bu örgütle ilişkili olarak da diğer üyelerin ABD’ye “çıkarsan çık” demesi mümkün. Böyle bir şey olursa örgüte üye olan devletler, aralarındaki ticareti daha da kolaylaştıracak önlemler alırlar; böylece ABD’nin küresel düzeyde uygulanma baskısı yarattığı küreselleşme karşıtı ekonomi politikaları etkisiz kılarlar. Sonuçta kapalı ekonomi uygulayan ülkeler arasında bir Kuzey Kore, bir de ABD kalır.
Çıkma isteksizliği
Trump’ın ABD’nin gücüne güvenerek örgütlerden ayrılma tehditlerinde bulunması, ABD karşıtı örgütlenmeleri teşvik ediyor. Her ne kadar uluslararası örgütlerin küresel ekonomik ve sosyal adaleti sağlama kapasiteleri tartışmalı olsa da, hiç olmamalarından çok daha yararlı bir zemin sunduklarına şüphe yok.
ABD’nin örgütler ile ilgili tutumu ise onların yeterince işlev sahibi olmamalarıyla ilgili değil. Tam tersine ABD’nin örgütlerin düzenleyici ilkelerini ve uluslararası hukuku sınırlayıcı bulmakla ilgili bir sorunu var.
“Madem güçlüyüm, o zaman benim dediğim olacak” yaklaşımı ABD’nin öncelikli stratejisi olabilir. Bu çerçevede uluslararası örgütler ve uluslararası hukukun da dikkate alınmaması siyaseten benimsenebilir; bu ABD’nin tercihi. Ancak temel çelişki şu ki, bu şekilde politika uygulayan bir devletin önce BM’den ayrılması gerekir.
BM ve bir dizi yan kuruluşunun da ABD çıkarlarına hizmet etmediğini savunan Trump’a, aslında bu örgütün hiçbir devletin çıkarına hizmet etmemek için kurulduğu hatırlatılabilir. Ancak o illa kendisine hizmet edilsin istiyorsa pekala ayrılması teşvik edilebilir.
ABD, hem BM ve yan kuruluşlarında kalıp hem de aidatlarını, ödemelerini, yardımlarını yapmıyorsa, kısacası taahhütlerini yerine getirmiyor ama üyeliğini sonlandırmıyorsa, o zaman bunu BM Genel Kurul’a getirip tartışmaya açmak uygun olabilir.