ABD ile ‘YPG krizi’nden sonra bir ‘koruma krizi’ çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyareti sırasında Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanan terör örgütü PKK yandaşları polis kordonuyla kontrol altına alınmadı. ‘Özgürce’ şişe, sopa fırlatabildi, küfürler edebildiler!
Erdoğan’a ve Türkiye’ye destek için gelen Türkler ise saldırılara maruz kaldı. Bir Türk’ün kanlı yüzüyle verdiği ifade ekranlara yansıdı.
Erdoğan’ın çıkışı sırasında, iki grup arasında çıkan tartışmaya korumalar da karıştı.
ABD medyası, olayı “Erdoğan’ın korumaları protestoculara saldırdı” şeklinde vermeyi uygun gördü.
Büyükelçi Serdar Kılıç ABD Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
Ama medyanın ‘ilgisi’ kesilmedi; konu bir haftadır hükümet temsilcilerinin ağzına mikrofon uzatılarak gündemde tutuluyor.
Dön en son ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’a tutuldu bu mikrofon. Tillerson her ne kadar “Soruşturma sürüyor, sonucu beklememiz lazım” dese de, medyanın istediği, “Türk şiddeti basit şekilde kabul edilemez, dehşete düştük” demeyi de ihmal etmedi.
Olay neden gündemde tutuluyor?
ABD Başkanı Donald Trump, medyanın önemli bir kısmının ‘gitsin’ baskısı yaptığı bir Başkan.
Her gün ‘görevden alındı, alınacak’ haber ve yorumları yayınlanıyor; Başkanlık ekibinin Rusya ile ilişkilerine dair her yeni haber, fısıltı, kulis “işte bu Başkan’ı götürür” diye sevinçle karşılanıyor.
Türk korumaların müdahalesinin gündemde tutulmasıyla da Amerikan halkına, “Trump seçildi kimsenin güvenliği kalmadı; Erdoğan buraya geliyor, korumaları ‘demokrasimizi, özgürlüklerimizi’ dikkate almadan adam dövüyor” mesajı veriyor.
Trump’a karşı sokaktaki vatandaşın duygularını kullanmak için yararlı bir malzeme!
Bass’ın çağrılması ayrı
Dün Ankara’da ABD Büyükelçisi John Bass’ın Dışişleri'ne çağrılması ise Büyükelçilik önündeki arbededen başka bir konuyla ilgili.
Çünkü, ABD polisinin bırakın diplomatik teamülü, konuğa gösterilecek asgari nezaketten de uzak başka bir davranışı daha oldu aynı günlerde.
ABD polisi, protestocuların yaklaşmasına izin verdiği Türkiye Büyükelçiliği önünde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun koruma ekibinden iki görevliyi, ellerinde görev çantalarıyla gelirken durdurdu.
Görevliler kimliklerini, diplomatik pasaportlarını gösterdiler, kendilerini tanıttılar. Ancak polisten ‘geçemezsiniz’ karşılığı aldılar.
Böyle bir durumla karşılaşmayan koruma görevlileri ısrar edince de üzerlerine atılıp ‘derdest’ ettiler.
Dışişleri’nin devreye girmesiyle görevliler bırakıldı.
Olay ABD medyasına “Erdoğan’ın korumaları gözaltına alındı” diye yansıdı; ya da öyle görmeyi uygun buldular!
Ancak Dışişleri, olayın iki liderin ziyaretini gölgelememesi adına ‘hesabını’ Ankara’ya bıraktı.
Ve dün, ABD Büyükelçisi Dışişleri’ne çağrılarak sert bir nota verildi.
Büyükelçi’ye, “Erdoğan’ın ziyareti sırasında her aşamada güvenlik zaafları yaşandığı” hatırlatıldı ve özellikle bu olayla ilgili “ABD makamlarının bu olayı soruşturması ve gerekli açıklamanın tarafımıza yapılması” istendi.
ABD’de Trump karşıtı ‘kumpanya’nın tarafları ve işbirlikçileri, aynı zamanda Türkiye karşıtı.
Dolayısıyla hem Trump hem de Türkiye aleyhine kullanabilecekleri ‘malzeme’ bulduklarında hep birlikte sevinç çığlıkları atıyorlar.
Bunları ABD medyasından takip edebilirsiniz.
Ya da onlarla ‘sevinçte ve tasada bir olan’ sosyal medyadaki ‘ayaklı FETÖ medyası’ndan.