Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya AB zirvesi öncesi bir araya gelip hazırlık toplantısı yaptılar. Toplantı sonrası yapılan açıklamalara bakılırsa, AB kendi geleceğinden epeyce endişeli. Dört ülkenin ortak düşüncesi, AB ülkelerinin birbirlerine daha fazla kenetlenmemesi halinde merkezkaç eğilimlerin artacağı yönünde.
AB üyelerinin işbirliklerini daha da arttırabilecekleri fazla alan yok aslında, zira ortaklık alanları epeyce fazla. Sorunlardan biri, AB üyelerinin ortak güvenlik ve savunma politikasının uygulamaya girmemiş, Avro’nun yaratılmasında olduğu gibi ortaklığın ileri aşamasına dair bir karineye dönüşmemiş olması.
Güvenlik ve savunma dendiğinde, üye devletlerin en önemli egemenlik haklarından söz edilmiş olur. Bu alanda bir bütünleşmeye gidildiğinde tüm üye devletlerin ortak bir güvenlik tehdidi saptadığı, savunma konusunda da bu yüksek maliyetli alanda kaynaklarını ortaklaştıracakları varsayılır. Ortak bir ordu oluşturmaya kadar varan bu süreç, bütünleşmenin en üst aşaması olarak görülür.
Düşman kim?
AB’nin ortak güvenlik ve savunma politikasını etkin hale getirmesi, hatta bir ordu kuracak fedakarlığa gidebilmesi için öncelikle bu savunmayı kime ya da neye karşı yapacağına karar vermesi gerekir.
Meselenin neye karşı kısmı biraz daha kolay, zira burada dile getirilenler kavramlar. Terörizme karşı, siber suçlara karşı, nükleer silahlanmaya karşı gibi. Ama kime karşı dendiğinde, özneler söz konusu. Mini zirveden sonraki açıklamalara bakılırsa, AB’nin Doğu’su için bir Rusya tehdidi söz konusu; bir araya gelen dört devlet de Doğu Avrupalı AB üyelerini Rusya’dan korumaya aday.
Avrupa’nın Doğusundaki devletlerin bu dört devlet tarafından korunmak isteyip istemediklerinden, AB yerine NATO’yu tercih edip etmeyeceklerinden emin olmak zor. Bu konuda bir sorun olmalı ki, dört devlet bir ön hazırlık yapma ihtiyacı duymuş. Ayrıca, daha önce yapılan açıklamalara bakılırsa, bazı AB üyeleri içi Trump ABD’si de bir tehdit. Yani AB güvenlik ve savunma politikası aynı anda hem ABD hem de Rusya’ya karşı geliştirilecek.
Kilit ülke Almanya
Milliyetçi eğilimlerin bu denli yükseldiği AB ülkelerinden bu yönde ortak bir karar çıkar mı emin olmak kolay değil, ancak hem milliyetçilik hem de ortak orduyu aynı anda düşündüğümüzde, epeyce ürkütücü bir geleceğe işaret ettiği söylenebilir. Ayrıca buradaki esas mesele, söz konusu alandaki ortaklıkta en ısrarcı olan ülkenin Almanya olmasında.
Obama ABD’si, Almanya’nın Rusya ile arasının açılmasını sağlamıştı; bu da Almanya’nın Ortadoğu’ya kadar uzanan “Doğu’ya” açılımına ket vurmuştu. Trump da, Almanya’nın ABD ile ilişkilerini bozuyor; bu durum da farklı biçimde Almanya’yı bir anlamda Avrupa’ya hapsediyor.
Türkiye-Almanya ilişkilerinin son derece gerilimli hale gelmesi, Suriye rejiminin bile birçok Alman yurttaşını casuslukla suçlayıp ülkeye sokmama kararı alması, Wikileaks belgelerinin yeniden basına düşüp CIA’nin Frankfurt’tan siber saldırılar düzenlediğinin iddia edilmesi bir arada değerlendirilecek işaretler.
Birleşik Krallık boşuna AB’yi terk etmiyor. Bu ülkenin yokluğu da Almanya’yı Avrupa’ya sıkıştırıyor, Irak-Suriye sorunlarının ısrarla dışında bırakılması da.
Almanya, AB’nin güney eksenini yanına alıp yeni açılımlar gerçekleştirir mi bilinmez. Ancak ortak ordu gibi konularda ısrarcı olursa, bazı üyelerin AB’den kopma sürecini hızlandırabilir; risklerden biri bu. Diğer risk ise, Avrupa’ya sıkıştırılan Almanya’nın çok daha “sert” politikalara yönelebileceğini hatırlatan geçmişte gizli.