AB Komisyon Başkanı Jean Claude Juncker, AB’nin küresel bir aktör olması gerekir demiş.
AB’nin küresel bir güç olması, dünya güç dağılımında üçüncü bir merkez gibi hareket etmesi, 1997’den beri tartışılan bir konu. O yıllarda, önce Euro’yu güçlendirip ekonomik olarak gücün biriktirilmesine öncelik verilmiş ve siyasi güç olma konusu ertelenmişti. Her ne kadar bir dizi kurum oluşturulmuş, zirveler yapılmış, kararlar alınmış olsa da bir türlü AB’ye bütüncül bir kimlik kazandırılamadı.
1999’da Türkiye’nin aday ilan edilmesi ise, aslında AB’nin küresel düzeyde stratejik bir oyuncu olmasını isteyenlerin desteğiyle gerçekleşmişti. Ancak kendi iç düzenini küresel oyuncu olmaktan daha fazla önemseyen AB, bir türlü ABD, Rusya ya da Çin’le boy ölçüşecek siyasi bir oyuncuya dönüşemedi.
Bunun nedenlerinden birisi, Fransa, Almanya ve İngiltere’nin aralarındaki rekabet, bir diğeri NATO’ya alternatif olma endişesi, bir başkası da Rusya’yı her üyenin aynı şekilde değerlendirmemesi oldu.
Çerçeveyi Komisyon Başkanı çizdi
İngiltere’nin AB’yi terk etme kararındaki nedenlerinden birisi de, AB’nin stratejik bir oyuncu olamaması. Bugün İngiltere ayrılma sürecinde olduğuna göre, Juncker’in çağrısı daha çok Fransa ve Almanya’ya.
Komisyon Başkanı, AB’nin kur ve ticaret savaşlarına çizgiyi çekmesini, Euro’nun Dolar hakimiyetini kırmasını ve tek bir ortak dış ve güvenlik politikası öneriyor. Yaptığı konuşmadaki vurgular gösteriyor ki, Trump ABD’sinin politikaları, durumu AB için daha acil hale getirmiş. Belki de Trump’ın dünyaya en büyük hizmeti, AB’nin yeniden şapkasını önüne koymasını sağlamak olacak.
Juncker’in dikkat çektiği iki konu var. Biri, AB içi anlaşmazlıkların çözümü. Macaristan’ı oy kullanmaktan men edecek kararların alınması, İtalya’yı AB’den ayrılmayı düşünecek hale getiren uygulamalar birer örnek durumunda. İkinci konu ise güvenlikle ilgili. Mülteci akınları ve diğer birçok nedenle yükselen aşırı milliyetçilik ile savunma politikalarındaki farklılıklar, AB’nin küresel aktör olması önünde önemli bir engel.
Rusya ile ABD arasına sıkışmış durumdaki AB’nin hem Almanya’yı tek yetkili kılmayacak, hem dünya meselelerine daha fazla dahil edecek, hem de bunlar yaparken dağılmamasını sağlayacak bir yönteme ihtiyacı var.
Öneri Türkiye’den gelebilir
Yöntem, AB’nin esnek üyelik sistemine geçmesi olabilir. Bu, İngiltere’yi tümüyle AB dışına çıkarmaya engel olacağı gibi, Türkiye’nin üyelik sorununa da çözüm getirir. Şu bir gerçek ki, Türkiye olmadan AB’nin stratejik bir oyuncu olmaktan söz etmesi kolay değil.
Fransa ve Almanya ile Suriye konulu bir toplantının İstanbul’da ve Rusya’nın da katılımıyla yapılması boşuna değil. Bu ve ardından gelecek toplantılarda Suriye’nin geleceği konusunda nasıl işbirliği yapılacağının konuşulacağına şüphe yok. Ancak, her bir devletin parsa peşinde koşacağına da emin olmak lazım. Bu durumda Türkiye’nin Fransa ve Almanya’ya öneriler sunması çok mümkün. Öneriler, Suriye’nin yeniden yapılanmasını kapsayacağı için, “yapıcı” nitelikte olacaktır.
Her bir devletin risk önceliği farklı olabilir. Ancak bu risk ve tehditlerin bir ülkeyi etkilemekle sınırlı kalmayacağı da açık. Bu durumda Türkiye, kendi risklerinin AB riskleri haline gelmesini talep ederek üyelik meselesinin gündeme gelmesini isteyebilir. Muhtemelen Rusya da bunu şiddetle destekler.
“Siz göçü durdurun, sonra bakarız” ile “sizi by-pass eder biz Suriye’ye ulaşırız” yaklaşımlarının temelden reddedilmesini sağlamak için Türkiye’nin Rusya desteğini alabileceğini de hatırlatmak gerekiyor.