5 yıldır dur durak bilmeyen sistematik saldırıların işaret fişeği Gezi Parkı’ndan atılmıştı. Tutmayan “sokak kalkışması” yerine “yolsuzluk” ambalajlı 17-25 Aralık darbe girişimi ikame edildi ama tutmadı. Bilakis hayalet örgüt enseyi ele verdiğiyle kaldı. Lakin devamı da geldi.
Dün başladığım Z Raporunu bugün bu sürecin siyasi sonuçlarını tespit ederek kestirmeden kapatacağım.
17-25 Aralık’ta ne Hükümeti ne itibarını “yolsuzluk” operasyonuyla düşüremeyeceklerini anlayınca ölçeği büyüttüler ve Erdoğan’ı Lahey’de yargılatmayı hedefleyen uluslararası bir operasyona giriştiler.
FETÖ’cü savcılar 25 Aralık’tan bir hafta sonra MİT tırlarını Hatay Kırıkhan’da usulsüz olarak durdurdu. Yanlarındaki iliştirilmiş “gazeteci”lere özel çekim yaptırdı, operasyon tamamlanmadan haberin geçmesini sağladı. İddia şuydu: Türkiye IŞİD’e silah veriyor!
Oysa o “yardım” Suriyeli Türkmenlere gidiyordu ve aksamamış olsaydı belki de PKK Türkiye’nin güneyinde yer tutamayacak, sınırlarımız delik deşik olmayacak, Türkiye de bugün olduğu gibi sınır ötesi operasyonlarla sınırını terörden temizlemeye çalışmayacaktı.
Ama aksatıldı. Bunun bize kaybedilen canlar, artan güvenlik açığı, beka riski gibi doğrudan; iftiranın yol açtığı itibar ve inanç kaybı, medyanın silah olarak kullanılması gibi yan faturaları oldu. Kaybettiğimiz canlar hariç hepsi yerine konulabilirdi, konuldu, konuluyor. Lakin oluşmakta, hatta derinleşmekte olan başka bir durum/sorun oluştu bu süreçte. Bunu önemsiyor ve dikkat çekmeye çalışıyorum.
Gezi ile başlayan süreç Türkiye siyasetinde önemli kaymalara yol oldu. Bugün karşımıza çarpık ilişkiler, tehlikeli yakınlaşmalar olarak çıkan “hal”, tuzu kokutacak olan sürecin temrinleridir.
Nedir? Şu: Türkiye’nin asker-polis-sivil canlar feda ederek gerilettiği, derdest ettiği, imha ettiği terör örgütlerinin tezleri, söylemleri, yarım kalmış hedefleri bugün meşru alanda siyaset yapanlarca tekrar ediliyor. Hatta yanardöner kılıklarla TBMM’de seslendiriliyor.
***
Artık iyice kristalleşmeye başlayan bu “hal”, siyasi yelpazedeki beş yıllık kaymanın en önemli sonuçlarından biri kanaatimce. Bu böyle devam ederse, yani karşı ittifakı oluşturan siyasi partiler terör örgütlerinin ve sahiplerinin söylemlerini siyasi muhalefetmiş gibi aktarmaya, tabanlarına bunu empoze etmeye devam ederse bugün “beş benzemez” dediğimiz yapılar zamanla daha fazla benzeşir ve kaynaşır.
Bugün bazılarının siyasi hırsı, bazılarının siyaset bilmezliği ya da sahneye çıkma, Erdoğan’ı durdurma arzusuyla yoğrulan ama aslında içine kripto hücreler yerleştirilen harç donar ve bir müddet Erdoğan/AK Parti karşısında kullanılan bir mermer blok işlevi de görebilir. Lakin vakti geldiğinde mutlaka yeniden ufalanacaktır.
Henüz tam oluşmamış olsa da her seçim sürecinde birbirine göre biraz daha yontulan partilerin aslında yeniden kurgulanan bir yapbozun parçaları olduğunu görmek gerek.
Bu bakımdan -en azından- karşı bloğun karnından gelen kimi seslerin, Türkiye aleyhine dillendirilen nahoş söylemlerin vantrologlarına ait olduğunu ve yeni sızmaları ele verdiğini akılda tutalım.
***
Erdoğan’ın siyasi liderliğinin hem AK Parti için ama asıl önemlisi Türkiye için giderek daha hayati bir yer edinmiş olması ise beş yıllık sürecin kazanımı sayılmalı. Bu liderliği kurumsallaştırmak ise AK Parti’nin Türkiye’ye borcu olmalı.
Zorlu yolları halkın karnında aşan AK Parti’de steril ve parlak bir kariyer veya övünülen bir özgül ağırlık yaptıktan sonra içinden çıktığı kabuğu beğenmeyenlere hayıflanmanın da artık anlamı yok. Lüzumsuz yüklerden kurtulmak AK Parti’nin hareket kabiliyetini artıracak, görüşüne netlik kazandıracaktır.
***
Sürecin bir küçük siyasi sonucu ise şu: FETÖ eliyle tasfiye ettirilen eski derin yapılar, FETÖ yokluğunda kendilerini yeni bilirkişiler olarak lanse etmekteler. Bürokraside bir damar olsa da halk içinde binde 1 bile değiller. Yine de medyamız 15 Temmuz’dan bu yana laflarında ısrarla boncuk aramakta.