Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Kazakistan dönüşü uçakta 28 Şubat’ı konuştuk. Dün de gazetemizin manşetinde okuduğunuz üzere, Sayın Cumhurbaşkanı da 28 Şubat darbesindeki hukuksuzlukların sadece bir zümrenin işi olmadığı söylüyor: “28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi gerekir. Benim idamımı istediler. Son anda kurtuldum. O FETÖ denilen ahlâksız takımı, o namussuzlar nelere imza atmadılar. Sadece onlar değil… Beni de oraya götürenlerin kimliği hakkında bilgi versem şaşarsınız. Şimdi sözde ‘adalet’ isteyenlerin kimliktaşları bunlar. Aynı kimliği taşıyanlar o kararları verdiler. Bir tanesinin ismini verdim size...”
“İsmini verdim” dediği, 28 Şubat’ın ‘kudretli’ savcısı Nuh Mete Yüksel. Hani şu sıralar, müstehcen görüntüleri sebebiyle bizim medyanın FETÖ mağduru ve FETÖ’yle mücadele eden aslan yürekli savcı diye pazarladığı Nuh Mete Yüksel’den bahsediyor Cumhurbaşkanı!
Sayın Cumhurbaşkanıyla, hâlâ cezaevlerinde devam eden 28 Şubat mağduriyetleriyla alâkalı ilk defa konuşmuyoruz. Daha önce de konuşmuştuk ve mağduriyetlerin giderilmesi hususunda gerekli iradeyi göstermişti. Lâkin bürokrasi hazeratı Cumhurbaşkanımız’ın mevzuyla ilgili taşıdığı hassasiyetin yüzde birini taşımadığından ve üstelik yüzümüze “Evet haklısınız ama…” denilerek binbir bahaneyle 28 Şubat cuntasının tutsak ettiği Anadolu’nun evlatlarını hücrelerde tutuyorlar. Şunu da kayda geçirmem gerekiyor ki, biz Kökler Derneği olarak 28 Şubat dosyalarını adliyelerin dehlizlerinden çıkartıp yeniden ele aldığımız günden beri (4 yıldır) desteklerini bizlerden esirgemeyen, bize yol gösteren çok değerli bürokratlarla da tanıştık, yol arkadaşı olduk. Böylesine dertli ve vicdanlı insanlarla tanışmak bile, başlattığımız hukukî mücadele sürecinde karşılaştığımız menfilikler karşısında bizler için moral kaynağı oldu.
Darbeci unsurlar Ergenekon, Balyoz ve hatta 15 Temmuz işgal teşebbüsünün ardından tutuklu FETÖ mensupları için ‘adalet’, ‘hukuk’ diyenlerin sıra 28 Şubat mağduriyetlerine geldiğinde dillerinin niçin lâl olduğunu geçtiğimiz günlerde yazmıştım. Bu mevzuyu Sayın Cumhurbaşkanı’yla da konuştuk. Erdoğan, “Mağduriyetlerin giderilmesini hatırlatma hususunda tabiî ki medyaya da önemli görev düşüyor.” dedi.
Bürokraside olduğu gibi medyada da sıkıntı büyük. Ergenekon ve Balyoz davalarına gösterilen alâka 28 Şubat davalarına gösterilmiyor. Medyamızın bir 28 Şubat takvimi, bir ajandası yok. Ancak 28 Şubat’ın yıldönümünde, son dakikada yapılan haber ve röportajlarla gün kotarılmaya çalışılıyor. Hadi buna da razıyız da bari cellatlarımızı kahramanlaştırmasalar!
Yukarıda da yazdım. 28 Şubat’ın ‘kudretli’ Savcısı Nuh Mete Yüksel, şimdilerde FETÖ mağduru, FETÖ’yle mücadele eden korkusuz yürek oluverdi; medyamız sağolsun!..
28 Şubat darbe döneminde Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan gibi yüzlerce isme dava açan ve idam isteyen (Rahmetli gazeteci büyüğümüz Hasan Karakaya ağabeye yaptıklarını da unutmayalım!) Savcı Yüksel’den medyamız bir kahraman çıkardı ya aşkolsun!..
Bu tür gelgitlerin olmasının sebeplerinin başında, bir fikre nisbetle oluşturulmuş arşiv şuurundan uzak olmamız. Günlük tepkiler veriyoruz. A kişiye düşmansak hemen B’nin yanında yer alıyoruz. Oysaki B de A’dan farklı değil. Üstelik daha dün denilecek bir zamanda A’nın yaptığını yapmış veya yapmaya çalışmış ve fırsatını bulduğunda da tekrar yapacak! Bu hatamızdan dönmemiz gerekiyor.
Sadede gelirsek, Sayın Cumhurbaşkanı’yla 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili tüm ayrıntıları konuştuk. İnşaallah yakın zamanda, Cumhurbaşkanımız’ın da dediği üzere, medyamızın da desteğiyle 28 Şubat mağduriyetlerinin sona ereceğine kanaatim tam.