Çoğu ülke için seçim kampanyaları işlerin askıya alındığı, dış gelişmelerin en aza indiği, ülkenin içe döndüğü, belirsizlik dönemleridir. Ancak bu kez 24 Haziran’a kadar Türkiye için kısa bir kampanya döneminden geçeceğiz ve hem bölge, hem de dünya gündemi ile iç içe olacağız.
Seçim nedeniyle dış gelişmelere sırt dönmeyeceğiz. Tam aksine, dış gelişmeler, seçim dinamikleri arasında yer alacak. Gelecek 60 gün içinde bölgemizde ve dünyada Türkiye’nin uzağında kalmayacağı önemli gelişmeler yaşanacak. En yakın çevremizden başlayarak Suriye, Irak, İran, Yunanistan ve Rusya her gün izlenmesi gereken alanlar. Uzak noktada ABD-Kuzey Kore ve Almanya-Fransa gelişmeleri de bizi ilgilendiriyor.
AB’den ve ABD’den seçimler için ‘kaygı’ beyanları, rutine bindi. Avusturya, Türkiye seçimi ile ilgili kampanya yasağı koydu. Tıpkı 16 Nisan referandumundaki gibi engellemeler başladı. Aynı kapsamda Avrupa’daki Türklerin ‘Recep Tayyip Erdoğan’a oy verecekler-vermeyecekler’ diye ayrıma tabi tutulacaklarını öngörebiliriz. Avrupa hükümetlerinin sınırları içinde yaşayan Türklere bakışında çoktandır böyle bir ayrım var. Oy vereceklerin engellenmesi için muhtelif çaba harcayacaklardır, bu da şaşırtıcı olmamalıdır. Referandumda açıkça taraf konumuna geçen AB, bu seçimde de taraftır ve yine kaybedecektir.
IRAK: 12 Mayıs’ta parlamento seçimi var. Son 2014 seçimini DEAŞ’ın 3 yıllık Irak hakimiyeti izledi ve DEAŞ enkazı daha kalkmadı. Batıda “Seçim vesilesiyle Irak’taki İran etkisinin azaltılması” gibi şeyler konuşuluyor. Ancak bu niyetlerin sonuç vermesini beklemiyoruz. Irak’ta mevcut durum değişmez.
Önceki gün Irak’ın F-16 uçakları kaldırıp Suriye’de DEAŞ hedefi vurduğunu açıklaması ise Suriye kapsamında sarsıcı bir gelişmeydi. Suriye’de ilk kez Irak bu şekilde müdahil oluyor. Harekatın Rusya ve İran ile koordineli yapıldığı anlaşılıyor.
SURİYE: Her an her şey olabilir. Trump’ın bombardımanı ardından İsrail bombardımanı geldi ve Şam rejimi karada ilerlemeyi sürdürdü. Suriye için bir heyecan unsuru, Trump’ın ortamı ‘Arap Ordusuna’ bırakıp, çekilme arzusunun duyulmasıydı. Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve hatta Somali’den asker istenmişti. Eksiği de, şirket eliyle bulunacak paralı askerlerle tamamlayacaklardı.
Emmanuel Macron’un bu hafta yapacağı Beyaz Saray ziyaretinde Suriye de konuşulacak. Trump’ın Suriye’yi, Macron’a bırakıp çıkma niyeti taşıdığını sanıyoruz. Macron Fransası lojistik olarak ABD’nin yerini almaya kalksa da bunun -lokantada masa rezervasyon saati gelen müşterinin kalkması, yerine yeni müşterinin oturması ve masa örtüsü dahil servis ve tabakların değiştirilmesi- kolaylığında olmayacağını söyleyelim.
Zorla toplanacak ve mevcudu birkaç bin kişiyi aşamayacak böyle bir ‘Arap’ ordusunun, ABD desteği olmadan Suriye’de 24 saatten fazla dayanamayacağı biliniyor. ABD hava desteği vaadinde bulunsa bile, bu işler arazide başlayıp arazide bitiyor. Tabii bu dış orduyu, yerel PKK/YPG maşa örgütlerine bağlama niyeti de var. Terör örgütü mesela bir Mısır generalinin emir ve komutası altına mı girecek? Üstelik bu ordu Fırat’ın doğusunda İran ile mi çatışacak? Tam da tesadüf olmalı, İran ‘Fırat’ın doğusunun da temizlenmesi’ gereğinden söz etti.
YUNANİSTAN: 24 Haziran seçimi ile hiçbir alakası olmayan ve alakası olması gerekmeyen Yunanistan, seçim kararını doğrudan kendisine vehmetti. Çarşamba günü yayınlanan 11 Yunan gazetesinden 9’u, 24 Haziran seçimi ile Yunanistan arasında bağlantı kuran başlıklarla çıktı. Neler yazmışlardı, neler: Seçime dek geçecek 66 günün, Yunanistan için alarm ve gerilimle dolu olacağı, Türkiye’nin seçim öncesinde Yunanistan ile çatışmak istediği, Kardak’ın işgal edileceği, Türkiye seçiminin ana konusunun Yunanistan olduğu...
Türkiye’nin gündeminde Yunanistan’ın hiç yer almadığını, Seçimin Yunanistan ile alakasının olmadığını, Türkiye’de Yunanistan’ın ciddiye bile alınmadığını anlatmanın bir faydası var mı?
Ancak Yunanistan’ın Türkiye’yi doğru okumadığını görüyoruz. Genelde ülkelerarası çatışmalar, birbirini yanlış okuma sonucu başlar. Hele hava sahası uçuşları ve kayalık çevresinde gemi dolaştırma çabaları gibi silahın gölgesindeki sıcak hareketlenmeler, kolayca yayılacak sıcak teması körükleyebilir. Böyle bir ortamda Yunan medyasının çatışma kehaneti yapmak yerine, gerilimi düşürücü telkinler yapması daha tercih edilirdi.
Kamuoyu desteği düşen zoraki Yunan koalisyonu, Türkiye heyecanı sayesinde toparlanmaya çalışıyor. Parlamentoda Çarşamba günü yapılan özel oturumda da fark edildi ki, bütün Yunan partileri, Türkiye söz konusu olunca birleşiyorlar. ‘Türkiye Korkusu’ Yunan siyasetini bir arada tutan tutkal olmayı sürdürüyor.
KIBRIS: Seçim öncesinde Kıbrıs açığında gaz aramaya kalkışılması da gerilim yaratacaktır. Şu aşamada kimin neye hazırlandığını bilmiyoruz. Ancak önceki hafta Rum Kesimi ile Mısır, buluşup görüştüler. Mısır, Güney Kıbrıs’ın Afrodit sahasından çıkarttığı bütün gazı istiyor. Mısır Rumlara “Gazı Ürdün’e ulaştır, oradan boru hattı ile alırım. Ya da bana sahildeki LNG istasyonuma getir, ben işlerim, ihraç ederiz” dedi. Bu işlemler şimdilik zamana bağlı. Ancak bölgeye yeni sondaj gemisi gelirse, gerilim başlar.
İRAN: İran nükleer anlaşmasının Trump tarafından feshi 12 - 14 Mayıs civarında bekleniyor. Bu olay da 24 Haziran seçimi yaklaşırken bölgedeki gerilimin unsurlarından olacak. Trump anlaşmayı feshederse, İran’a yeni yaptırımlar başlatacak. Yeşermekte olan İran-AB ticari ilişkileri ve İran’ın petrol ihracatı, ilk hedefler arasında. Sonra da İran’ın karşı hamlesi bekleniyor. Bu süreç sıkıntılı...
KUZEY KORE: Donald Trump Haziran ayı başında Kim Jong Un ile bir araya gelecek. Bu görüşme hem yumuşama, hem de gerilim demek. Trump’ın nükleer dosyaya hakim olmadığı halde Kim ile emlakçı pazarlığı yapmaya hazırlanması; tarihe geçmek için olmadık tavizler vermeye yatkın olması, ABD derin devlet kademelerinde kaygı konusu. Aynı zamanda, istediği zaman görüşme masasından kalkmaya hazır bir Trump var. Görüşme koparsa, masada kavga çıkarsa, o zaman tırmanma ve çatışma seçeneklerinin başlayacağı düşünülüyor. Kuzey Kore zemini kaygan... Barış ve nükleer savaş ihtimalleri birbirinden çok uzak değil.
Trump hala Suriye’den çıkmak istiyor
ABD öncülüğünde Suriye’ye yönelik füze bombardımanının ardından, Savunma Bakanı Mattis ve Genelkurmay Başkanı Dunford, ABD Kongresinin bazı üyelerine ‘gizli’ brifing verdi. Brifinge katılan Senatörlerden Lindsay Graham, toplantıdan ‘morali bozulmuş halde’ çıktığını duyurdu. İçeride ne duydu ise Senatör, ABD’nin Suriye’de ne yapmak istediğini anlamadığını, bu politikasızlığın da kaygı verici olduğunu söyledi.
Anlaşılan içeride PKK/YPG unsurlarının polis görüntüsüyle Fırat’ın doğusunda ‘güvenlik’ sağlayacakları anlatılmış. Çünkü Graham “Şam rejimi hakimiyetindeki ülkede yerel polis gücü ile DEAŞ’ı nasıl yok edebiliriz” diye soruyordu.
Graham genelde ABD’nin Suriye’yi, Esad-Rusya ve İran’a verip, çıkmak niyeti taşıdığını, Rusya-İran etkisine karşı ABD’nin hiçbir askeri stratejisi olmadığını söyledi.
Senatör, çıkışın takvime bağlanmadığını, ancak Trump’ın mümkün olan en kısa zamanda Suriye’den çıkmak istediğini de söyledi.
Aynı şeyi, brifinge katılan Senatör Corker da söyledi: DEAŞ bitince Trump çıkmak istiyor. Suriye’yi biz 3-4 yıl önce Rusya’ya ve İran’a bıraktık. Durumu değiştirmek için, bütün ABD ordusu lazım, onu da kamuoyu istemez. Suriye, artık Rusya ve İran’ın... Geleceğini onlar belirleyecek.
Senatör Corker bir şey daha dedi: “Türkiye, Suriye’de hayatı bize zehir ediyor...”