İki ay sonra 24 Haziran’da, Ramazan Bayramı’nın hemen ertesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun. Çifte bayram yaşayacağız inşallah.
Türkiye nefesini tutmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırıldığı saatlerdeki gibi heyecanlandım, sevindim, mutlu oldum.
Yolu açtığı, bir hayırlı adıma daha vesile olduğu için Devlet Bahçeli’den Allah razı olsun.
Türkiye içine itildiği stresten kurtuldu. Milletçe derin bir oh çektik.
Beyaz TV’deki Ortak Akıl programımda 20 gün önce, Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Cumhurbaşkanına hakaretlerine dayanamayıp patlamıştım: Türkiye, bu Kılıçdaroğlu’nun taşıyamaz. Cumhurbaşkanlığı seçimine daha 1.5 yıl var. Kılıçdaroğlu bir yerlerden görev almış gibi siyasî manipülasyon ve provokasyon yapıyor. Bu, siyaset değildir. Diğer muhalefet partilerinin üslubu, kışkırtmaları da düşünüldüğünde bir psikolojik harp saldırısı var. FETÖ ile mücadele sulandırılmak isteniyor. Ekonomik kriz peydahlama gayretleri aleniyete döküldü. Ayrıca Suriye’deki ABD, İngiltere, Fransa’nın PKK devleti kurdurmaya yönelik oyunları, kumpasları, Avrupa Birliği’nin ve Amerika’nın FETÖ’cülere kol kanat germesi, iltica taleplerini anında kabul etmeleri, Yunanistan üzerinden kışkırtmalar, meselenin dış boyutunu da gösteriyor. Türkiye Erdoğan’ı seçtirmemek için yapılan bu hazırlığı, bu oyunları seyredemez. 1,5 yıl çok uzun bir zaman. Daha kim bilir nice oyunlar, saldırılar hazırlanıyor. 3 Kasım 2019’u bekleyelim mi? Cumhurbaşkanlığı makamının yıpratılmasını seyredelim mi? Terörün azdırılıp, PKK’nın Suriye’de palazlandırılıp Fırat Kalkanı ve Afrin kazanımlarının elimizden alınmasına fırsat verecek kaotik bir ortamın hazırlanmasına seyirci mi kalalım? Öylesine doluydum ki, o gün Sayın Erdoğan Hatay'daydı. "Erken seçimi bugün açıklasa" deyiverdim.
Samimi hissiyatım böyleydi.
Kılıçdaroğlu önderliğindeki çirkefliğin geldiği boyuta, şer ittifakının “Erdoğansız Türkiye” ısrarındaki gözü dönmüşlüğün tırmandığı seviyesizliğe artık tahammül gösterilemezdi.
Belliydi ki, Kılıçdaroğlu liderliğinde bir toplu saldırı başlatıldı. CHP lideri akıl almaz çıkışlar yaparak Cumhurbaşkanına, Mehmetçiğe moral ve destek için giden sanatçılara en ağır hakaretleri yapıyordu. Bunlar sıradan şeyler değildi. Bu çirkinlik, fütursuzluk, cinnet hali; bir yerlerden teminat alınmadan, işaret alınmadan sergilenemezdi.
Yeni tertip ve provokasyonlar ile Türkiye’ye operasyon çekilmesine, 15 Temmuz gibi bir darbe girişimini zorlayacak kaos ortamına sürüklenmemize seyirce kalamazdık.
16 Nisan 2017’deki ‘EVET’in hesabı sorulmak isteniyor. 150 yıllık sürecin gelgitlerinden kurtulacağımız, Türkiye’nin yönetimindeki en önemli hamle olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin önüne geçilmek isteniyor.
CHP-İyi Parti-SP ve HDP açıkça “ilke” deyip ilan ediyorlar; “Yeniden Parlamenter Sisteme dönme sözü veriyoruz” diyorlar.
Toz kondurmadıkları Parlamenter Sistem; millet iradesinin, Meclis’teki ayak oyunları, baskılar, tehditler yoluyla yok sayılmasıydı. Pazarlıklarla oluşan hükümetlerin zeminiydi Parlamenter Sistem... Milletin seçtiklerini istifalar ile dağıtıp, istemediklerini koalisyonlara katarak, milli ve manevi hamlelerin baltalandığı sistemdi, Parlamenter sistem...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş, eski Türkiye’yi özleyen vesayetçilerin uykusunu kaçırıyor. Telaş içindeler.
Cumhur İttifakına saldırılar bu yüzden. Sayın Bahçeli’ye saldırılar bu yüzden. Bahçeli’nin dik duruşu onları çileden çıkarıyor. Malum medyanın Akşener ve İyi Parti, Saadet Partisi ve Karamollaoğlu güzellemelerindeki samimiyetsizliği görmemek için kör olmak lazım. ‘Hayır’ bloğu, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmeyi, kendileri için siyaseten bitiş olarak görüyor.
Bu bloktaki partiler tek başlarına iktidara gelemezler. Parlamenter Sistemde sadece koalisyon ortağı vaadi ile ayakta durabiliyor, varlıklarını idame ettirebiliyorlardı.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ise hükümet halkın oylarıyla sandıkta kurulacak. Koalisyon söz konusu olmayacak. Pekiyi CHP ve diğerleri koalisyon ortağı da olamayacaklarına göre bir daha nasıl iktidar yüzü görebilecekler?
24 Haziran, onları fena yakaladı. Bu kadar yakın tarihi hiç beklemiyorlardı.
Cumhur İttifakı rahatladı. Bakalım muhalefet top dolaştırmaya devam edecek mi?