16 Nisan'daki sistem değişikliği tüm partilerde bir değişime yol açacak. Nitekim Ak Parti kurucu liderini yeniden genel başkan koltuğuna oturtmaya hazırlanıyor. 16 Nisan'dan CHP de nasibini aldı. Ancak CHP'nin durumu bir kaç açıdan farklılık arz ediyor. Çünkü genel başkanı değiştirmekle aşamayacağı derin sorunları var CHP'nin.
Öncelikli sorunu topluma yabancı ve katı ideolojik sınırları olması. Geleneğe, dine, taşraya, muhafazakar değerlere mesafeli bir parti. Samimiyetle bir değişim çabasında da olmadı hiçbir zaman. Yüzlerce örnek verilebilir ancak en taze olanını söyleyelim; savaştan kaçan Suriyelileri ölüme göndermeyi seçim vaadi olarak sunan partinin bir ara genel sekreterliğini yapan Gürsel Tekin, Suriyeli bir ailenin evini ziyaret etti, muhtemelen tek göz olan bu eve ayakkabılarıyla girdi ve uykudaki çocukların ayak ucuna kurulup poz verdi. "Bana CHP'nin resmi çizebilir misin?" diyene cevap niyetine verilmiş bir poz...
Çok basit gibi gözüken bu sorunu bir türlü aşamadı CHP. Aşmak için ne yaptıysa da eline yüzüne bulaştırdı. Tıpkı Gürsel Tekin'in şu yaptığı şey gibi... Muhafazakar köylü teyze kılığına giren CHP kadınların oynatıldığı "hayır filmleri" gibi...
Neyse bunlar bilinen şeyler, uzatmaya gerek yok. Diğer önemli sorun lidersizlik. Memleketin geneline hitap edebilecek, az da olsa liderlik kumaşı olan biri yok CHP'de. 16 Nisan'dan sonra medyada dökülen isimleri burada saymayayım, ama siz söyleyin hangisiyle bu parti abad olur?
Bence hiçbiriyle...
Çatı aday arayışının, "CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı CHP'li mi olmalı?" sorusunun sebebi bunlar işte. Ne bir aktör var ne de zaten o aktörü çıkartabilecek bir ortak akıl.
***
Gelelim CHP'de kaynayan kazana. Bir bakışa göre CHP'deki bu durum 2019'a hazırlık. Öyle mi acaba? Doğrusu öyle demek fazla iyimser bir yorum.
Kemal Kılıçdaroğlu açık açık niyetinin koltuğu bırakmamak olduğunu ifade etti. Onun bulduğu çözüm 2014'deki çatı aday benzeri bir formülle yüzde 48,6'yı elde tutmak ve üzerine biraz daha koymak.
Yani "Hayırcılara hitap edecek partisiz bir adaydan" bahsediyor. Kimim olacağı konusunu tartışmak için ise "Daha erken" diyor. Kendi adaylığıyla ilgili de enteresan bir şey söylüyor; "2019'da Cumhurbaşkanı adayı olmayı hayır blokuna saygısızlık olarak görürüm." İlginç gerçekten. Yüzde 48.6'nın CHP'nin oyu olmadığının ama aynı zamanda kendi kifayetsizliğinin de ikrarı bu. Sonuç ne olursa olsun CHP koltuğunda kalma kurnazlığı da var tabii.
Ama asıl önemlisi; Kılıçdaroğlu'nun 2019'da yapılacak seçimi yeni bir referandum gibi sunması. Oysa Türkiye'yi yönetecek kişiyi seçeceğiz. Partili olmayan biri için hangi teşkilatı çalıştıracaksın? Hadi çalıştırdın, Türkiye'nin başına geçecek Cumhurbaşkanı ile CHP arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlayacaksın? Cumhurbaşkanı'nı "Benim adayımdın" diye buyurmaya mı kalkacaksın?
16 Nisan'daki seçimin telafisi yapılmayacak yani 2019'da.
Ha seçim kampanyasını "Bize oy verin ki sistemi tersine çevirelim" üzerine kurabilirsiniz. Ama bunun için Meclis'te yeterli çoğunluğa ulaşmanız gerek. Bu da bulduğunuz adaya değil CHP'ye verilecek oylarla mümkün.
Yani tıpkı şimdi olduğu gibi önce Meclis'te anayasa değişikliği için gerekli onayı alacak sonra da referandumda halka soracaksınız. O gün geldiğinde sanmam ki buna oy verecek yüzde 48 dahi bulabilesiniz.
Ayrıca amacınız ülkenin parlamenter sistemde kalması idiyse neden AK Parti "Getirin önerinizi birlikte geçirelim Meclis'ten" demişken bunu yapmadınız?
Türkiye sistem değişikliği tartışmasını 16 Nisan'da kapattı. Unutmayın, 2019'da yeni bir referandum yapmayacağız, Türkiye'yi yönetecek kişiyi seçeceğiz.
"Ekmek için Ekmeleddin" değil yani!