Erken seçim ihtimali bir süredir konuşuluyordu zaten. Zaman zaman Ankara kulislerine dayandırılarak zaman zaman da mevcut şartların rasyonalitesinden hareketle erken seçim ihtimalinin giderek güçlendiği dile getiriliyordu. Ama bir taraftan da AK Parti ve Cumhurbaşkanı'nın, seçimleri zamanında yapmak konusundaki ilkeliliğinden ve biraz da yeni sistemin bu ilk seçiminin adının dahi "2019 seçimleri" olarak kodlanmasından olacak erken seçim öngörüleriyle başlayan cümleler hep "Ama Cumhurbaşkanı sıcak bakmıyor" denilerek tamamlanıyordu.
Zira Erdoğan "Gündeminizde erken seçim var mı?" sorusuna her seferinde "Seçimler zamanında yapılacak, neden zamanımızı ziyan edelim" diye cevap veriyordu.
***
Dün MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Meclis Grup Toplantısında "26 Ağustos 2018'de erken seçim olabilir" demesi doğal olarak gözlerin Erdoğan'a çevrilmesine sebep oldu. Seçimin erkene alınıp alınmayacağı, alınacaksa ne zaman yapılacağı Erdoğan'ın Bahçeli'yi bugünkü kabulünde ele alınacak. Konuyla ilgili kesin cümle kurmak zor ama tahminlerin Cumhurbaşkanı'nın Bahçeli'nin teklifine evet diyeceği yönünde ağır bastığını söyleyebiliriz.
Peki erken seçimin rasyonalitesi nedir? Kim neden erken seçimi ister, ya da istemez?
Aslında konunun epeydir gündemde olması erken seçimin bir toplumsal talebe dönüştüğü intibası uyandırmış durumda. İş dünyasının ve piyasaların da erken seçime sıcak baktığı, hatta yeni sistemin muhtemel olumlu etkilerinden dolayı seçime istekli olduğu ifade ediliyor.
Muhalefetin seçimde izleyeceği yol, göstereceği aday ve kuracağı ittifakın ayrıca değerlendirilmesi gerekiyor. Ama şu kadarını söyleyebiliriz; seçimi kazanma ihtimali olmayan partilerin kaybedecek bir şeyleri de olmayacağından erken ya da vaktinde muhalefet için fark etmeyebilir. Bu yüzden olacak, Bahçeli'nin erken seçim teklifine iktidar partisinden önce CHP ve İyi Parti hodri meydan diyerek karşılık verdi. Mazeret öne sürmek, seçimden kaçtıkları intibası oluşturacağından muhalefet partilerinin erken seçimi istemek dışında bir seçeneği zaten yok.
Bir taraftan da CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi arasında git-gellerin yapıldığı biliniyor. Parti genel başkanları "İlkeler Platformu" temalı görüşmeler yapıyor, gençlik kolları başkanları ortak paneller düzenliyor. Saadet Partisi ve İyi Parti, HDP'nin de bulunduğu platformlarda olmaktan çekinse de CHP, Selahattin Demirtaş üzerinden ittifakın temellerini atıyor.
Hülasa muhalefet kanadında oluşacak ittifakın bir ortak adla pusulada yer alıp almayacağı henüz netleşmiş değil belki ama örtülü bir ittifaktan söz edebiliriz. Aday konusunda da kendilerine güveniyorlar. Nitekim CHP sözcüsü Bülent Tezcan, erken seçim olması durumunda Cumhurbaşkanı adayını da hızlıca bulabileceklerini söyledi. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da daha aday ortada yokken seçimi yüzde 60'la kazanacaklarını ilan etmişti. Muhalefet cephesinde sıkıntılı bir durum yok!
***
Gelelim MHP'ye...
MHP kurulan ittifakın bir an evvel meyvesini almak istiyor. Olağan seçim tarihi psikolojik olarak artık çok uzun gelmeye başladı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları kamuoyunda olumlu bir hava estirdi. Başından beri Bahçeli'nin operasyona desteği çok güçlü oldu. Muhtemelen bu olumlu havanın dağılmasını da istemiyor.
Ayrıca Cumhur İttifakı, Bahçeli'yi Akşener karşısında da avantajlı hale getirmiş durumda. Meclis'e girme endişesi taşımadığı gibi Türkiye'nin kurucu dönemeçlerinde hayati misyon yüklenmiş bir isim olmanın karizmasını taşıyor şu anda. Türkiye'yi Cumhurbaşkanlığı sistemine taşıyacak olan bu ilk seçimin, biricikliğinden dolayı da öne alınabileceğini düşünüyor olmalı.
Hatırlayacaksınız, "Fiili başkanlık sistemine anayasal çerçeve kazandıralım" diyerek Türkiye'yi 16 Nisan referandumuna taşıyan süreci de Devlet Bahçeli başlatmıştı. Bu anlamda Ak Parti-MHP ittifakının ilk girdiği seçimdi 16 Nisan referandumu.
Biraz da akıllardaki bu bilgiyle, Bahçeli'nin erken seçim çıkışına Cumhurbaşkanı'nın itiraz etmeyeceği düşünülüyor.