Günümüz dünyasında düşman sayısını azaltmak kolay değil, ancak dost sayısını artırmak mümkün. Türkiye’nin bu çerçevede bir dizi avantajı bulunuyor, zira Türkiye düşman olarak devletleri hedef alan bir politika uygulamıyor. Türkiye’nin ilan ettiği tehditlerin bir kısmı tema, bir kısmı da devlet dışı oyuncular. Dolayısıyla Trump’ın yaptığı gibi açıkça şu devlet kadim dosttur, bu devlet de kadim düşmandır türünden bir tutumunun olmaması, yeni ilişkiler kurulmasını ya da bozulan ilişkilerin onarılması bakımından elverişli bir ortam sağlıyor.
Öncelikle belirtelim, Türkiye açısından düşmanlığın çerçevesi gayet sınırlı. Hangi oyuncular PKK ve onunla bağlantılı terör örgütlerini destekliyorsa, onlar Türkiye’nin karşısına aldıkları. Ancak sorun tam da bu noktada. Zira terör örgütleri birçok farklı devletle ilişki kuruyor, o devletler kendi aralarındaki rekabeti de bu örgütler üzerinden devşiriyor, kazandıkları örgütü başkasına kaptırmamak için de epeyce çaba sarf ediyor.
Hal böyle olunca, Türkiye açısından düşman sayısı artıyor; oysa belki de düşman sayısını öncelikle tam bu noktada azaltmak ve bir tercih kullanarak terör örgütlerinin hamilerinden birini seçerek onun etkisini artırmasına yardım edip sonra onunla pazarlık yapmak mümkün.
Krizlerden çözüm üretmek
Dostları artırmak, sorunlar üzerinden yürüyen görüşmelerle değil, çözümler üzerinden geliştirilen projelerle sağlanıyor. Hemen her devletin Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ile ilgili dertleri bulunuyor. Bu durum çatışmaların nedeni olabildiği gibi, çözümlerin de bulunmasına olanak sağlıyor.
Bugün birbirinden ayrışmış gibi gözüken oyuncuların ortak çıkar noktalarının buluşturulması imkanı var. İran ile Suudi Arabistan’ın, İsrail ile İran’ın, Katar ile BAE’nin ve hatta ABD ile Rusya’nın karşılıklı olarak bir ellerinde çektikleri silah varsa, geride duran öteki ellerinde ekonomi, ticaret, yatırım bulunuyor. Siyaseten çatışılırken, sosyal ve ekonomik çevreler ilişkileri geliştirecek zeminleri kovalamaya devam ediyor. Demek ki izlenecek yol, gelişen ilişkilerden yasal ve meşru biçimde kazanç sağlayan kesimlerin zorladıkları yol.
Türkiye’nin ekonomik olarak karşılıklı bağımlılıkları artırmaya yatkın bir yapısı mevcut ve bu karşılıklı bağımlılıkları çeşitlendirme, dengeleme ve geliştirme kapasitesi var. Dolayısıyla yön ve aktör çeşitlendirmesine gitmesi, bunu zorlaması, birbiriyle kavgalı olan oyunculara eşit uzaklıkta ama birbiriyle ittifak içinde olan oyuncularla da eşit yakınlıkta bulunması olası.
Dengenin dengeleyici olmak
Coğrafya bir anlamda kader belirliyor ise Türkiye’nin dengenin dengeleyicisi rolünü kaderi olarak benimsemesi söz konusu olabilir.
Türkiye’nin küresel değeri, Avrupalı bir Ortadoğu ülkesi olmasından geçiyor. Bugüne kadar yapılan tüm düşmanlıkların esasen bu pozisyonu bozmaya yönelik olduğu söylenebilir. Dolayısıyla yapılabilecekler belli gibi.
Bununla birlikte, düşman sayısının azaltılabilmesi için öncelikle evin içine bakmak gerekiyor. Kabul etmek gerekir ki, birçok konuda düşmanı dışarıda aramaya gerek olmuyor. Biz ne verirsek, dışarıdakiler onu kullanıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin başkalarının düşmanlık malzemesi olarak kullandığı ya da kullanabileceği meseleleri kendi elinden kaçırmaması ve kullanılabilir olmaktan çıkarması gerekiyor.
2018’in düşmanları azaltıp dostları artırmaya imkan veren bir yıl olma olasılığı yüksek. Herkese iyi ve umut dolu bir yıl dileğiyle.