Ömrümüzü yıllara bölmüşler.
Yaşlandığımızı, ardımızda bıraktığımız yıllardan öğreniyoruz.
Ömrümüzden yıllar yitip gidiyor.
Arkamıza dönüp baktığımızda sanki bir an yaşamışız gibi bir hisse kapılıyoruz.
Fotoğraflar olmasa, ne kadar yaşlandığımızı fark edemeyeceğiz.
Aynalar olmasa, hep aynı kaldığımızı sanacağız.
O yüzden, fotoğraf albümlerine sıkça bakmak gerektiğine inananlardanım.
Mezar ziyareti ne kadar düşündürücüyse, albümler de o kadar düşündürücüdür.
İşte dün kucağında tuttuğun kız çocuğun, bugün kendi evinin kadını olmuş.
Çocukları bile boylanmış.
Daha küçük kızın, çoktan büyümüş...
İş ve kariyer sahibi olmuş.
Ve sen dün baba iken, bugün dede olmuşsun…
Yıllar ne çabuk geçmiş…
Dönüp baktığında, her şey bir “an” gibi geliyor insanın gözüne.
Yaşadıkların bir gölge gibi…
Akıp gidiyorsun ötelere doğru…
Tam bir gaflet hali…
Arkanda bıraktıkların için kâh seviniyor, kâh üzülüyorsun…
Yanılgıların, hataların, eksikliklerin, günahların, kusurların diz boyu…
Sevapların da elbet…
Hiç kimse kusursuz değildir.
Mükemmel değildir.
İnsan, sevaplarıyla ve günahlarıyla insandır.
***
Bilerek kusur işlemek, inançlı yüreklere ağır geliyor.
Nefsine yenik düşerek işlediğin günahlar korkunç bir yük oluşturuyor yüreğinde.
Tövbe ediyorsun.
Af diliyorsun.
Yeni bir yıla tövbe kapısından girenler kazançlı çıkarlar.
***
Yeni bir yıla nefs muhasebesi yaparak girenler, yeni bir yılı kendileri ve ülkeleri için daha anlamlı kılarlar.
Mekke’nin fethi, Müslümanlar için yeni bir yılın başlangıcıdır mesela.
Fetih önemli bir milattır.
Fethetmek sadece şehirleri ele geçirmekle alakalı değildir.
Fethetmek, şeytanı her alanda yenebilmeyi içerir asıl.
Yenik düştüğünü gördüğün an, yeniden inancını kuşanarak cenk meydanına atılmak anlamına gelir.
***
Bir yılı arkamızda bırakırken, niye sevinç naraları atarız bilmem.
Yeni bir yılla, birlikte yaşlanıyoruz dostlar.
Yaşlılığın sevinç gösterileriyle kutlanması bana hep ilginç gelmiştir.
Doğum günlerimizi de dört gözle bekleriz nedense.
O günlerimizi de sevinçle kutlarız mesela.
Niye?
Şükretmeyi anlarım.
Hamd etmeyi anlarım.
Sevinç niye?
Yeni bir yılın umutlarımızı yeşerteceğine inandığımız için mi bu sevinç?
Umut güzel şeydir.
Ama umut için inanç gerekir.
Mücadele gerekir.
Hiçbir umut kendiliğinden yeşermez.
İnanacaksın.
Büyük bir cesaretle mücadele edeceksin.
Neye inanıyorsan, onu gerçekleştirmek veya neyi umut ediyorsan ona ulaşmak için büyük bir inançla mücadeleye koyulacaksın.
Kuru temennilerle ve boş beklentilerle yol alınamaz.
Umut için tefekkür şarttır.
Geçen yılı tefekkür edeceksin.
Arkanda bıraktığın yanlışların yeni yıla taşınmaması için ne yapman gerekiyorsa onu yapacaksın.
Yanlışlarından ders çıkartarak doğru bir yol çizeceksin kendine.
Kendin için, ülken için tefekkür edeceksin.
***
2017 yılına kanla girdik ne yazık ki.
Reina’ya yapılan alçakça terör saldırısının faili de belli, verilmek istenen mesaj da…
Fail, “dincilik” kisvesiyle Türkiye düşmanı ülkelere taşeronluk yapan DEAŞ örgütü.
Tıpkı FETÖ gibi…
DEAŞ kendisine indirilen ağır darbelere kalleşçe misillemede bulunuyor.
Ama seçilen gecenin yılbaşı olması ve ünlü bir eğlence mekânının hedef seçilmesi bir başka mesajı içeriyor.
Çift yönlü bir mesaj…
Bir: AK Parti iktidarında farklı hayat tarzlarının tehdit altında olduğu algısını oluşturmaya çalışanların değirmenine su taşımak.
İki: Yılbaşı eğlenceleri üzerinden dindar-muhafazakar kesim içinde biriken marjinal öfkeyi kendilerine kanalize etmek.
Sadece bir terör saldırısı değil bu.
Her anlamda iç barışımıza ve beraberliğimize yönelik alçakça bir provokasyon bu.
Ülkemizi iç savaş senaryosu üzerinden bölüp parçalamak isteyen güçlerin bazen DEAŞ, bazen PKK ve bazen de FETÖ üzerinden sergiledikleri çok yönlü bir saldırıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
O yüzden diyorum ki 2017 yılı, düşmanlarımızın bu oyununu beraberce bozmak için bir milat olsun.
Gelin; hepimize kaybettirecek bu alçakça oyunu, hep birlikte bozalım!