Son 10 yıldır yazdığım “Türk-Rus İşbirliğini” anlatan yazılarımdan alıntılar yapmak istiyorum;
1- “...Yıllar önce “Türk-Rus İmparatorluğu” başlığıyla bir yazı kaleme almış ve AB en güçlü dönemini yaşarken Avrupa’nın ana denklemden düşeceğini belirterek, Rusya-Türkiye-Amerika arasındaki “yeni işbirliği konseptine” dikkat çekmiştim. Ben bu tezi ortaya atıp arkasını doldurmaya başladığım günlerde ‘ne Avrupa batmıştı, ne de Rusya bu kadar iyi durumdaydı’. Dinamikler farklı olunca da “teze de inanan fazla olmadı”. Kamuoyu ‘iyi hayal kuran bir adamın dünyası’ tadında algıladı. Ne de olsa bu ülkede Ruslarla işbirliğini deneyen bir Başbakan ve geçmişte Sadrazamların kellesi alınmıştı!
2- “...Başlığı bilerek ‘imparatorluk’ diye attım, abarttım... Amaç ‘ilgiyi’ bu noktaya çekmek ve Avrupa Birliği gibi bir ‘çıkmazdan’ başka bir şey sorgulayamayan Türk kamuoyuna, ‘etrafındaki’ gelişmeleri biraz göstermeyi denemek... Son bir haftadır Rusya’da neler olduğuna dikkat ediyor musunuz? 1999-2008 arasında petrolün 100 dolar sınırını aştığı dönemde değişen ‘Rus makro ekonomik’ göstergelerini izliyor musunuz?.. Putin’in attığı imza ile ‘Rusya’yı küresel kan emicilere’ kapatmasına ve dün yeni devlet başkanının ‘Rusya, İsviçre olacak’ tezine dikkat ediyor musunuz? Peki Avrupa Birliği denilen yapının ekonomik çöküşün arifesinde olduğunu ‘görebiliyor musunuz’?...Yazdıklarımın ‘hepsine’ sonuna kadar inanıyorum ve 1945-1989-2001 gibi, dünyanın yeni bir ‘eksen kaymasının’ hemen öncesinde olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum ama ‘kafasını kuma gömen’ ülkemde, ‘Avrupa Birliği yalanından’ başka bir şeyi tartışmak mümkün olmadığı için, bu gerçekleri kamuoyuna anlatmam çok zor... Peki ne oluyor? Gayet basit ve net: Yeni bir dünya düzeni ve yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. 2001’deki terör saldırısı sonrası değişen tez-antitez-sentez döngüsünde yani ‘diyalektik’ içinde senteze doğru kayıyoruz”…
3- “...1945 sonrası ortaya çıkan Amerika-Rusyadiyalektiği, 1989 ile yerini ilk etapta ‘tek başına süper güç Amerika’ tezine bıraktı, sonrasında Amerika-Ortadoğu diyalektiğine dönen yapı artık başlangıç noktasına doğru yeniden evrim geçiriyor ve ortaya yeni bir süper güçler ‘kapışması’ çıkıyor. En ilginç nokta da bu kapışmada Avrupa Birliği diye bir aktör yok ve asla olmayacak... Peki Türkiye ne yapabilir? Yapacağımız çok açık; bu değişimi, yeni diyalektiği anlamaya çalışmak ve 1945-1960 arasında denenen, Menderes ve arkadaşlarının ‘idamı’ ile sonuçlanan sürece doğru hamleler yapmak... Daha doğrusu bölgede Türk-Rus ortaklığı için çıkış yolları aramak. Rusya buna hazır mı diyeceksiniz? Dünya ‘oyuncusu’ olmak isteyen Ruslar, bu ‘yolu’ bizden çok daha net ve akılcı şekilde analiz edebiliyorlar”…
4- “…Avrupa Birliği yalanından bir an önce kendimizi kurtarır ve çevremizin, dünya düzeninin nasıl şekilleneceğini anlamaya çalışırsak, treni kaçırmayız. Şimdilik duruyorum, tezi sizler de lütfen sorgulayın, kaldığımız yerden devam edelim...
Not: Menderes’in ömrü yetseydi 1960 Temmuz ayında Moskova’da ‘Petrol Ofisi’ ve ‘İş Bankası’nı Ruslara satmak ve ‘yeni tezi’ başlatmak için randevusu vardı”…
Sevgili dostlarım, yıllar, yıllar önce daha Rusya ile aramızda telefon konuşması bile yapılmazken bu satırları yazmış ve “ne diyorsun kardeşim, git başka yerde hayal kur” tepkileri almıştım... Bugün durum çok açık ve net; Türkiye “Avrupa gibi figüranlarla” vakit kaybetmeyi bırakarak, YENİ DÜNYA DÜZENİ’nin belkemiği OLMA YOLUNA GİRDİ VE BU BAĞLAMDA STRATEJİ “Amerika-Türkiye-Rusya” eksenine odaklanmalı! AMERİKA umarım yeni üçgeni doğru tanımlayabilir! Başladık, yapıyoruz ama daha hızlı olmalıyız! Yaşasın tam bağımsız, emperyal, cihanşümul BÜYÜK TÜRKİYE!
Sonuç:“Yeni bir dünya kurulur Türkiye orada yerini alır” diyenler YAPAMADILAR, yaptırmadılar ama bugün BİZLER bunu yapacağız! YENİ BİR DÜNYA KURULACAK, KURULUYOR VE TÜRKİYE YENİ SENARYOLARI SORGULAYARAK, YENİ DÜNYA DENKLEMİNDEKİ YERİNİ ALACAK!