17 Nisan sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız?
‘Hayır’ üzerine hesap yapan, oyun kuran odakları biliyoruz, onların ne yapmaya çalıştığını da son üç-dört yıldır giriştikleri saldırılardan gördük. Hariçten gazel okuyan Türkiye düşmanlarının EVET sonucuyla büyük hayal kırıklığı yaşayacağı muhakkak.
Peki, EVET çıkması halinde siyasi ortam ve genel psikoloji nasıl olur?
16 Nisan gecesi EVET sonucu alınınca göreceğimiz ilk şey, BALKON KONUŞMASI olacak. Tüm toplum kesimlerini kucaklayan, tercihi ne olursa olsun tüm vatandaşları aynı duyguyla selamlayarak bağrına basan bir anlayışı bir kez daha göreceğiz.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın siyaset literatürüne kazandırdığı bu uzlaşı ve kucaklama pratiği bir kez daha ortaya konacak.(Elbette kaybettiği hiçbir seçimde özeleştiri yapmayan, ya ortalıktan kaybolmayı ya da vatandaşı suçlamayı adet edinen muhalefet temsilcileri bu olgunluktan uzak tavrını yine tekrar edebilirler. AK Parti iki defa oylarında gerileme yaşadı, bir yerel seçimde yüzde 38.8’e, bir milletvekili seçiminde 41’e geriledi ama vatandaşa kızmak yerine kendisini gözden geçirdi ve oylarını yüzde 50’lere tırmandırdı.)
Siyasi tansiyonun yüksekliği yerini daha büyük işler yapmanın heyecanına bırakacak. Hükümet referandumdan elde ettiği sonuçla daha güçlü bir motivasyon elde edecek ve Türkiye’yi büyütecek adımlarına devam edecek.
Bir süredir dalgalı seyir izleyen ekonomik göstergeler normal seyrine dönecek; döviz, faiz, borsa daha olumlu bir tepki verecek. Ekonomi derecelendirme kuruluşlarının güven ve istikrarı büyük ölçüde EVET’e endekslemesi ‘rahatlama işareti’ olarak piyasalara yansıyacak.
Her seçim döneminde frene basan yatırımcılar, yeni işlere başlayacak girişimciler, alıma hazırlanan tüketiciler EVET sonucuyla harekete geçecekler, piyasa ve ekonomi canlanacak.
Seçim kampanyası sebebiyle yavaşlayan diplomatik temaslar ve dış geziler yeniden hız kazanacak, dışa açılan Türkiye bölgesel gelişmelerde daha öne çıkan performans ortaya koyacak. (Özellikle bazı Avrupa Birliği ülkelerinin referandum bahanesiyle Erdoğan’ın hızını kesmeye çalıştığı ve onu sencek bir sonuç çıkması için seferber olduğunu biliyoruz. Bu yönetimlerin EVET sonucuyla birlikte uyumlu çalışma arayışı içine gireceği söylenebilir. Bükemedikleri bilekle tokalaşmak ve arayı düzeltmek durumunda kalacaklar.)
Anayasa değişikliğinin kabulüyle birlikte Meclis uyum yasaları trafiğine başlayacak ve sistemin revizyonu yolunda önemli adımlar atılacak. Malum olduğu üzere EVET çıkmasıyla 17 Nisan’da yeni sisteme geçilmiş olmuyor, sistem yapılacak ilk seçimle hayata geçecek. Buna zemin hazırlayacak yasama faaliyetleri hız kazanacak.
Güven ve istikrar konusunda tedirginlik tamamen ortadan kalkacak, hem bu konjonktürde istikrar pekişecek hem sistem değişikliğiyle kalıcı istikrar garanti altına alınmış olacak.
Bazı yazarlar AK Parti iktidarının ilk yıllarından itibaren istikrar sorunu olmadığını ve öngörülebilir bir yönetim olduğunu yazıyorlar. Geçmişten bu yana bunu pozitif anlamda dile getirmekten çekinen bu yazarlar, şimdi ‘zaten istikrar vardı, sistem değişikliğine ne gerek var’ anlamında bunu söylüyorlar. Evet, AK Parti iktidarı güven ve istikrarı sağlayan bir iktidardır. Ama güven ve istikrarı korumak için de büyük bir mücadele vermektedir. AK Parti ilk günden itibaren kendisine ve Türk demokrasisine yönelen saldırılarla, kumpaslarla, tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. E-muhtıra, AK Parti’ye kapatma davası, sokak gösterileri, 17 Aralık yargı darbesi ve 15 Temmuz darbe girişimi istikrarı tehdit eden olaylar değil midir? Bu hadiseler yaşanırken Türkiye’nin öngörülebilirliğe zarar vermek istenmemiş midir? AK Parti bu badirelere rağmen sağladığı istikrarı korumaya çalışmış ve Türkiye’ye önemli hizmetler yapmıştır. Şimdi olması gereken istikrarı sistem temelinde güvence altına almaktır.
Güçlü bir EVET sonucuyla 17 Nisan sabahı Türkiye demokrasisini, ekonomisini ve istikrarını konsolide etmiş olarak uyanacaktır.