Seçim yarın… Çok fazla bilinmeyeni olan, bıçak sırtı eşiklerde dolanan, kritik bir seçim olacak. Cüzi irademizle, kendi ellerimizle belirleyeceğiz bir anlamda “külli” milli iradeyi.
Hem teröre karşı yürüttüğü mücadele, hem de yeni atılımları nedeniyle duramayacağı, gevşeyemeyeceği, bırakın geri adım atmayı, tereddüde dahi düşemeyeceği kritik bir evrede Türkiye. Ve “devam” etmek zorunda...
O yüzden Erdoğan ve AK Parti’nin sandıktan güçlü çıkmasına ihtiyacı var Türkiye’nin.
Keşke böyle olmasaydı. Keşke muhalefet partilerimiz de bölgenin ve dünyanın gerçeklerini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını yerli ve milli bir şuurla idrak ediyor, böyle rekabet ediyor olsaydı.
Yazık ki Türkiye’nin varlığını, birliğini ve bütünlüğünü tehdit eden terör örgütlerinin ve arkasındaki odakların yörüngesinden sinyal veriyorlar hayli zamandır.
***
PKK, FETÖ, ABD… Ne istiyor Türkiye’den?
Eski Türkiye olmasını, öyle değil mi?
Peki, muhalefet ne vaat ediyor seçimlerde?
Aynen bunu! Eski Türkiye’yi…
Yani şunu: Dünyanın imrendiği büyükyatırımlar duracak, tamamlanmış olanlar atıl bırakılacak. TİKA, TRT, MİT gibi başarılı kurumlar kapatılacak. Anayasal olarak geride bırakılmış parlamenter sisteme geri dönülecek. FETÖ üyeleri “mağdur” gerekçesiyle salıverilecek. PKK’yla mücadele duracak, sınırlarımız yine PKK-FETÖ kontrolüne bırakılacak, özerklik yasallaşacak. Suriyeliler katil Esed’e teslim edilecek, Kudüs’le ilgilenilmeyecek… Ve benzeri.
Güçsüz, iradesiz, teröre boyun eğen, vesayet altında, koalisyon polemikleriyle meşgul bir ülke… Muhalefetin çizdiği ufukta bunlar var. Bakın terörle mücadeleyi seçim beyannamesine koyamadı bile CHP.
***
Asla sıradan bir seçim değil 24 Haziran.
Darbe olduğunu anladığı anda bayrağını kapıp sokaklara fırlayan ve tankları çıplak elleriyle durduran vatan evlatlarından yana mı olacak oyunuz, yoksa bankamatiklerde para, market raflarında makarna bırakmayan şuursuz asalaklardan yana mı?
Asker kılıklı FETÖ’cülerden izin alıp VİP salonundan Bakırköy’deki “güvenli ev”e geçen ve gece boyu saklanırken TV izleyip kahvesini yudumlayan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana mı tavır alacaksınız, yoksa ailesiyle birlikte suikastten son anda kurtulan ve halkını meydanlara çağırıp direnişi örgütleyerek ülkeyi işgalden kurtaran Tayyip Erdoğan’dan yana mı?
Düşünmeden edemiyor insan. Ömer Halisdemir yaşıyor olsaydı ve biz bir vatan borçlu olduğumuz bu büyük kahramanı hiç tanımıyor olsaydık, şu olup bitenlere bakıp ne yönde kullanırdı acaba oyunu?
Açılan sandıklardan oyu çıkmayacak olan diğer 249 şehidimizin kararı ne olurdu acaba bu seçimlerde?
***
Hatırlayın. 15 Temmuz FETÖ işgal girişiminden bir yıl önce, 15 Temmuz 2015’te “devrimci halk savaşı” başlatmıştı PKK. Hani Demirtaş’ın halkı devlete karşı kendini korumaya, barikatları savunmaya çağırdığı günler… PKK’nın “öz savunma” güçlerinin asker-polis, çocuk-kadın demeden insanları katlettiği, HDP’li belediyelerin de peş peşe “özerklik” ilan ettikleri günler...
Hah, sadecehendek terörüyle mücadelede ederken şehit düşen 750 evladımızın reyi de olmayacak bu sandıklarda!
Unutmayın, CHP’nin oy istediği HDP resmi bir açıklamayla PKK’ya “sivilleri öldürme lütfen” demişti. Bir anlamda “İstediğin kadar asker polis öldürebilirsin” yani…
CHP, İP, SP, DP tutumunda zerre değişiklik olmayan HDP’yi ittifaka almadılar ama barajı aşması için oy topluyorlar aralarında. Şehitlerin kanını, ahını, vebalini hiçe sayarak. Sebep? Belli, menfaat. Yeter ki yüzde 50+1 barajını aşırtsın HDP onlara.
Ezcümle; Türkiye’nin bekası, hepimizin geleceği, güvenliği ve onuru bakımından 15 Temmuz’dan farkı yok 24 Haziran’ın. Şehitlerimizin vebaliyle varacağız zira sandık başına. Layık oluruz inşallah…