PKK, 7 Haziran seçimlerinden sonra siyasi temsilcilerine alan açacağına HDP’nin aldığı oyları teröre ruhsat saydı ve giderek şiddeti tırmandırdı. HDP ve DBP’li siyasetçilerin varlıklarının tümden anlamsızlaştığı bir süreç başladı böylece. “HDP’nin Türkiyelileşmesi” denilen şeyin terörü tüm Türkiye’ye yaymak olduğunu anladığımızda ise barış-demokrasi-özgürlük kavramları terörü örten birer perde olmuştu bile.
PKK, hendek terörüne ve yine yollara pusu kurmaya başladığında HDP’li siyasetçiler bunu reddedeceklerine PKK’ya borazanlık yaptılar, PKK yat deyince yatan kalk deyince kalkan bir “eylemsellik” sergilediler.
“Emanet oylara da talibiz” denilerek çıkılan yolun sonunda Kandil tabelası vardı. Kandil’deki terörist başının bir tek “Ne emaneti” lafı yetti, Sırrı Süreyya Önderlerin seslerini karınlarına çekmelerine.
“Ne yapsınlar can korkusu” dedik bir süre, inanmak istemedik siyasetin bu kadar kişiliksizleşebileceğine. PKK’ya “Dur yapma” demek Cumhurbaşkanı’na ağzını geleni söylemeye benzemiyordu haliyle! Can tatlıydı, PKK’nın kendi adamlarını da infaz ettiği ve bunların sayısının, değil yüzleri binleri geçtiğini bilmeyen yoktu.
HDP’li siyasetçiler sokağa çıkamaz hale geldiler sonra. Esnaf yuhaladı, halk “Lanet gelsin başınıza” diye beddua etmeye başladı ama yine de PKK’ya zerre miskal laf etmediler.
“Şiddet kimden gelirse gelsin” dışında bir tepkileri olmadı. PKK’ya toz kondurmadılar, vazifeleri buydu zaten.
***
PKK, HÜDA-Par’lı siyasetçilerden sonra şimdi de AK Partili siyasetçilere suikasta başladı. HDP buna bile ses çıkarmadı. Oysa “DBP’li Hurşit Külter kaybedildi” diye ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Adam Kerkük’te ortaya çıkınca yüzleri bile kızarmadı.
PKK, AK Partili siyasetçileri katlederken Demirtaş, himayesine girdikleri Martin Schulz ‘la “Barış sürecini canlandırma” pozları veriyor. Kendisini canlı bomba azmettiricisi olarak tanıdığımız Figen Yüksekdağ ise PKK cinayetlerinden AK Parti’yi sorumlu tutuyor. Ancak aklını PKK’ya kiraya vermiş kişilerde görülebilecek bir aymazlık hali...
HDP’nin topu birden PKK’nın emir eri durumundayken, PKK daha yeni tonlarca patlayıcıyla 15 insanımızı şehit etmişken ve 15 Temmuz sonrasında bahsi edilen siyasi cinayetler PKK eliyle AK Partili Kürtlere karşı gerçekleştiriliyorken hala bu kiralık akıllar için merhamet isteyenler var bir de.
Onlar adına söz alıp “HDP’yi dışlamayın, PKK’nın kucağına itmeyin” diyenler...
Evvelini saymaya yerimiz yok, son bir ayda AK Partili üç Kürt siyasetçiyi katletti PKK. Hem de çocuklarının gözü önünde.
***
Şu şartlar altında kim ki çözüm sürecinden bahsediyor, hele hele “Asker de ölmesin PKK’lı da” diyor, anlayın ki PKK için işler pek de iyiye gitmiyor. Çözüm süreci işlerken PKK adına çözümü baltalayacak taşları döşeyenlerin PKK şiddet saçıyorken barıştan bahsetmesi Türkiye’yi keriz yerine koymak, ABD ve PKK’nın sözcülüğüne soyunmaktır.
Hani Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz akşamı facetime’tan diyordu ya, “Siz dik durun, biz ölümüne, ölümüne!” Tam da öyle işte. Bu sefer yarım bırakılmamalı, nasıl ki DAEŞ için Fırat Kalkanı kuruldu PKK için de Dicle Kalkanı kurulmalı ve PKK, Türkiye için yakın ve uzak tehdit olmayacak noktaya getirilmeli.
15 Temmuz devam ediyor, öyle varsaymalıyız.
PKK ve FETÖ işbirliği içinde. ABD ve AB’nin her iki terör örgütünü de himaye ettiği ortada. Hal böyleyken yürüttüğümüz savaşı tüm cepheleriyle ve gerçekliğiyle kavramak durumundayız.
Hamaset değil, gerçekten yedi düvele karşı bir savaş veriyoruz.
15 Temmuz’da başaramadılar ama bu pes ettikleri anlamına gelmiyor.