Darbenin “çare olmadığını” söyleyen Hasan Cemal ne kadar da naif...
Erdoğan’ın kurtulduğunu ama Türkiye’nin battığını söyleyen Metin Münir ne kadar da şakacı...
Demek ki, “çare” olsa Hasan Cemal darbeye itiraz etmeyecek.
Demek ki Erdoğan batsa, Metin Münir Türkiye’nin “darbe eliyle” yükseldiğini düşünecek.
Evet, bazıları darbenin çare olduğunu söylüyor.
Kaç zamandır bunları yazıp çiziyorlar.
Hasan Cemal de bunlardan biridir.
Bütün darbeleri destekleyen, hatta bazı darbelerin içinde yer alan Hasan Cemal, bugün utanmadan ve Allah’tan korkmadan “darbeye hayır” mesajları atıyor.
Kurtuluşu darbeye bağlamışlardı, bundan hiç şüpheniz olmasın.
Darbenin nereden geleceğini bile biliyorlardı.
Çünkü “Fethullahçı çete” tarafından enforme ediliyorlardı.
Biri, mütemadiyen, “iç savaşın kanlı cehennemini” öğütlüyordu.
Biri, “Bize çok acı çektirecek büyük bir altüst oluştan geçmeden bu işlerin düzelemeyeceğini” söylüyordu.
Biri de (hiç temenni etmezmiş ama) “27 Mayıs benzeri bir cunta kalkışmasının gündeme gelebileceğini” iddia ediyordu.
Fethullahçı Terör Örgütü de kurtuluşu darbeye bağlamıştı ve bunun planlamasıyla meşguldü.
Bu durumu Balyoz kumpası mağdurlarından Emekli Pilot Kurmay Albay Osman Başıbüyük’ten kimi iktibaslarla, 11 Mart 2016 tarihinde bu köşede faş etmiştim.
Başıbüyük’ün yazısını hatırlamanın tam da zamanıdır:
Türkiye’de siyaset 2013 yılına kadar paralel çete eliyle ABD tarafından şekillendirilebiliyordu... 2011 yılında Erdoğan “Şangay İşbirliği Örgütü”ne üye olmaktan bahsetmeye başladığında, AK Parti ile Washington’un yolları da ayrılmaya başlamıştı. Bu ayrışmada paralel örgüt, “sahibinin” (yani Amerika’nın) yanında yer aldı. ABD, Türkiye’nin Avrasya’ya kayan eksenini düzeltmek maksadıyla paralel örgüt vasıtasıyla Erdoğan’a operasyon çekti. 17-25 Aralık girişim başarısız olunca, Erdoğan ile Paralel Devlet Yapılanması arasında ölümüne bir kavga başladı.
Görünen o ki, ABD, Türkiye’yi şekillendirmek için kullandığı, en önemli aletini kaybetmek üzere. Çünkü Erdoğan, var gücüyle paralel çetenin bütün kadrolarını devletten tasfiye ediyor. Dokunamadığı tek kurum, TSK...
Size garip gelecek ama son aylarda tırmanan terör olayları ile TSK’ya sızmış paralel yapı üyeleri arasında dolaylı bir bağ var.
Paralel yapıya yönelik operasyonlar Cemaati sıkıştırmış durumda. ABD derin devletinin en önemli maşası olan paralel örgütü kurtarabilecek tek çare “darbe” gibi görünüyor. Darbe iklimini oluşturacak tek unsur ise PKK...
Son aylarda yaşananları kısaca hatırlayalım: 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK şehir ve hendek savaşlarını başlattı. Kandil, sürekli halkı ayaklanmaya çağırıyor. Başkanlık Konseyi üyesi Duran Kalkan, “Savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çevireceklerini, bu savaşla 2016 baharının Kürdün baharı olacağını” söylüyor... HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise “Yaza kadar PKK ve hükümet arasındaki gerginlik artabilir. Birçok Kürt ve Türk ölebilir ve bu etnik bir iç savaşı tetikleyebilir” diye açıklamalar yapıyor.
Her gün Güneydoğu’dan şehit cenazeleri geliyor. Batı illerinde huzursuz kıpırdanmalar baş göstermiş durumda. İstanbul’da bazı kahvehanelerin taranması, Akit ve Yeni Şafak gazetelerine yapılan saldırılar, Ankara’da 28 vatandaşımızın şehit edildiği bombalı eylem kötü gidişatın habercisi.
Bunlara ek olarak, medyada da bir darbe tartışması başladı... Zaman gazetesi yazarı Abdullah Aymaz’ın “Nevbahar mesajı” başlıklı yazısında, Fethullah Gülen’in 12 Eylül darbesi öncesi Sızıntı dergisinde yayımlanmış darbe yanlısı sözlerini, “Şimdi de, 36 sene sonra, diyorum ki: Yusuflara müjdeler olsun!” notunu düşerek paylaşması, TSK içindeki “uyuyan hücrelere talimat” olarak algılandı.
Darbe mesajından sonra şunlar oldu:
Zaman Gazetesine kayyum atandı. Bunun üzerine Fethullah Gülen, “Onlar bunu yıkmaya çalışsınlar. İki senedir yıkmaya çalıştılar, yıkamadılar. Bir tek taş düşüremediler Allah’ın izniyle. Burkuntu yaşıyorlar, paranoya yaşıyorlar. Korkuyla tir tir titriyorlar” diye bir açıklama yaptı. Bu arada hakkında Cemaatçi olduğu iddiaları bulunan Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse görevden alındı. Derken, HSYK Teftiş Kurulu’nun 680 hâkim ve savcı için “Terör örgütüne üye olmak ve örgütsel eylemde bulunmak” suçlarından soruşturma başlatıldı.
Görünen şu:
Cemaatin fazla zamanı kalmadı. Ne yapacaksa YAŞ kararları öncesi, “Ağustos ayına kadar” yapacak.
Osman Başıbüyük böyle diyordu.
Dediği çıktı.
Tasfiye kokusu alan paralel yapı, Ağustos’a girerken TSK içindeki “uyuyan hücrelerini” harekete geçirdi ve 27 Mayıs benzeri bir darbeye kalkıştı...
15 Temmuz budur.
Bir “uyuyan hücre girişimi”dir ve Fethullahçı Terör Örgütü’nün son saldırısıdır.
Erdoğan’ın çağrısıyla halk tarafından püskürtülmüştür.