Milli Görüş orijinli AK Parti, daha ilk günden itibaren batıya karşı önyargılı olmadığını, tam aksine; yoğun işbirliğini hedeflediğini ortaya koydu.
Henüz parlamentoya giremeyen Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı olarak, neredeyse bütün batı başkentlerini dolaştı ve “geçmişte ne olup bittiğine bakmadan iyi ilişkiler kurmak” için sağlam temeller attı.
Nitekim ilk el atılan konu üyelik sürecinin hızlandırılması oldu.
ABD ile işbirliğinin de geliştirilmesi gerekiyordu.
İlk önemli adım 1 Mart Tezkeresi oldu.
AK Parti iktidarının daha 3. ayında ABD Irak’a saldırmıştı. Erdoğan, Türkiye’nin güvenliği için bizim de orada olmamız gerektiğini düşünerek, tezkerenin Meclisten geçmesini istiyordu.
Bir risk görülmediği için de tezkerenin diğer unsuru olan “ABD askerlerinin Türkiye’ye gelmesi” konusunda önemli adımlar atılmıştı.
Ancak 1 Mart 2003 günü TBMM’de yapılan oylamada, AK Parti’den önemli sayıdaki vekilin yanı sıra CHP’nin de “Hayır” oyu kullanması sonucu Kuzey Irak’a Türk askerinin gitmesine izin çıkmadı.
Her ne kadar o oylamada “Hayır” diyenler, “ABD’yi dize getirmiş gaziler” gibi davransa, CHP; “İktidarı kurtardık” açıklamaları yapsa da, aslında ayaklarımıza kurşun sıkmışlardı. Ve yıllar ilerledikçe kangrene dönüşen; en sonunda ayağımızı kestirecek hale getiren bir yara açmışlardı.
Barzani mi engelledi?
Bu meseleyi referandum oyunu ile birlikte sürekli gündeme getiriyorum.
Çünkü 13 yıl boyunca güneyimizde olup bitenleri uzaktan seyrederek bu dayatma ile karşı karşıya kalmamızın sebebi bu tezkeredir.
Öte yandan, Fırat Kalkanı da çok daha önceden planlandığı halde, TSK’daki FETÖ’cü kriptoların, “Aman ha, Suriye bataklığına girersek bir daha çıkamayız” türü raporları yüzünden gerçekleştirilemedi.
Nitekim 15 Temmuz’dan sonra, TSK’daki bu ifrazat temizlenince, üstelik de “Komutan kalmadı” dedikleri sırada başlatılabilmişti.
Bu hainler, bu harekatı; herhalde kişisel sebeplerle yıllarca engellemedi.
1 Mart Tezkeresi, bu açıdan bakılarak yeniden sorgulanmalıdır.
Mesela Barzani’nin, oylamadan bir hafta önce “Meclis’te 70 adamım var, Türk askeri Kuzey Irak’a giremeyecek” dediği doğru mudur?
Öte yandan, batılı kaynakların bile “Kemalist Sezer ile İslamcı Arınç’ı bir araya getiren tuhaf ittifak” şeklinde dikkat çektiği bu engelleme motivasyonu nedir?
15 günde ne değişti?
Kafaları karıştıran bir husus da şudur.
Bu oylamadan sadece 15 gün sonra 59. Hükümeti kuran Başbakan Erdoğan’ın ilk işi tezkereyi tekrar meclise getirmek oldu ve 20 Mart’ta onaylandı.
Ancak Bush, “Kürt dostlarımız Türk askerini K. Irak’ta istemiyor” diyerek Irak’a gitmemize izin vermemiştir.
Madem ABD, 1 Mart öncesi hazırlıklarının boşa gitmesine öfkelenmişse, Erdoğan’ın ilk karardan sonraki tutumu ve attığı adım, kısa sürede durumun değişeceğini gösteriyordu.
Nitekim Erdoğan 2005’te CNN’den Wolf Blitzer'a verdiği bir röportajda, “Başbakan olduktan sonra Başkan Bush yardımcı olmamı istedi ve ‘Güvenoyunu aldıktan sonra tekrar parlamentoya getireceğim’ dedim” ifadesiyle bunu net olarak ortaya koyuyor.
Sadece iki haftada ne değişti ki ABD’nin “K. Iraklı dostları”, karar değiştirdi?
Ayrıca Amerika, ne zamandan beri Ortadoğu politikasını Barzani’ye sorar olmuştu?
Oysa Amerika tıpkı 11 Eylül saldırısını, bu bölgeyi dizayn etmek için bahane ettiği gibi “1 Mart”ı da Türkiye’ye karşı yıllarca kullandı.
O halde, 20 Mart’ta kararını değiştiren vekillerin, 1 Mart’ta neden “Hayır” dediği iyi araştırılmalıdır.