İşte Ortega'nın kaleminden Fenerbahçe günleri:
"Fenerbahçe bonservisim için istenilen parayı yatırdı ve benim rızam olmadan transfer gerçekleşti. Her zaman olduğu gibi menajerim de transferden alacağı komisyonu düşünüyordu ve beni apar topar bir uçağa bindirdiler."
"Transferin bana son anda haber verildiği kişi olarak Türkiye'ye gitmek dışında bir seçeneğim bulunmuyordu. Daha ilk andan itibaren bu ülkenin bana göre olmadığını anlamıştım."
"ORTA SIRALAR İÇİN MÜCADELE EDİYORDUK"
"Türk yaşam tarzına adapte olmam mümkün değildi. Dil benim için büyük bir problemdi ve öğrenip geliştirmem olası gözükmüyordu. Takım içinde İspanyolca bilen bir kişi bile yoktu. Kimseyle bir şey paylaşamıyordum. Yanıma bir tercüman vermişlerdi ve bütün zamanımı onunla geçirmek zorundaydım, benim adeta bodyguardım gibiydi."
"Teknik direktörün dediklerini ve verdiği taktikleri ne antrenmanlarda ne de maçlarda anlamıyordum. Saha içinde takım arkadaşlarımı anlamıyordum. Ben her zaman büyük hedefler peşinde koşan kazanmaya aç takımlarda oynamayı sevmişimdir. Ama orada öyle olmadı, o sezon orta sıralar için mücadele ediyorduk."
"BENİM İÇİN İŞKENCEYDİ"
"Soyunma odasında hoşgörü az ya da yok denecek kar azdı. Kültür olarak, biz Arjantinliler'e ters bu ülkede antrenmanlar dışında bir şeyler içip bir akşam yemeği yiyebileceğim, yalnızlığımı paylaşabileceğim bir arkadaşım bile yoktu. Soyunma odasındaki ve takım içindeki bu durum öyle basit bir şey değildi."
"Çünkü arkadaşlar arasında bir şeyler paylaşmak futbolun en hoş taraftarlarından biridir ve sağlam takım kimyası oluşturmak için gereklidir. Orada bulunduğum 4 ay benim için işkence gibi geçmişti ve Fenerbahçe yönetiminin benim için ödediği 7.5 milyon dolardan dolayı benim serbest kalmama ve ayrılmama izin vermeleri pek olası değildi."
"EN MUTLU ANIM GALATASARAY MAÇIYDI"
"Ancak kötü hissettiğim bu periyotta herşeye rağmen 14 maça çıktım ve 5 gol attım. Bu gollerden biri benim için çok önemliydi. Türkiye'nin en büyük derbisinde (Ortega burada R.Plate-B.Juniors rekabetinde atıfta bulunup Superclasico deyimini kullanıyor) Galatasaray'ı 6-0 yenmiştik ve ben de bir gol atmıştım. Bu sonuç en farklı skor olarak rekabetin tarihine geçti."
"Taraftarlarımız adeta çıldırmıştı, gerçi Türk taraftarların ne kadar agresif ve fanatik olduğu biliniyordu ama tribünler hep doluydu ve insanlar zaferleri sokaklarda kutluyordu. Bazı zamanlarda kamp yaptığımız yerin veya otobüsün camından onlara bir selam veribilmemiz için saatlerce bekliyebiliyorlardı, bu açıdan Arjantin futbol taraftarları ve İtalyanlar'a çok benziyorlardı."
"KONTRATIMI NASIL FESHEDECEĞİMİ DÜŞÜNDÜM"
"Ama benim kafamın içinde hep aynı soru vardı: 1.5 yıllık kalan kontratımı nasıl feshederim? Ve bunu yaparken menajerim, ben ve kulüp yönetimi arasında hiçbir soruna imkan vermeden orta yolun bulunması gerekiyordu. Bu çok hassas bir konuydu."
"Ancak Türk yöneticiler hiçbir şart altında uzlaşmaya yanaşmıyorlar ve kontratımı Fenerbahçe forması altında tamamlamamı istiyorlardı. Menajerim kendi işini görüp parasını cebine koymuştu ve her zaman olduğu gibi faturayı ödemek istemediği bir yeri seçmek zorunda kalan ve sürekli acı çeken biz futbolculara kalmıştı."
"BİR SABAH ANİDEN KAÇTIM"
"Bu işi çözmek için artık bana başka bir yol kalmamıştı. İşi kendi yöntemimle bitirecektim. Bir sabah uyandığımda eşyalarımı topladım ve Buenos Aires'e gidecek ilk uçak için havalimanına gittim. Arjantin Milli Takımı'ndan davet almıştım ve uçağa bindiğimde artık geri dönülmez bir yola gireceğimi biliyordum. Dönmeyecektim."
"Ancak kafamdan geçen bu fikri kimseyle paylaşmadım. Bu nedenle bu kaçış kararını aldığımı kimse tahmin edemezdi bile... Havalimanında saatler geçmek bilmiyordu. Uçuş kartını alıp uçağa binişimi yaşarken bir sonsuzluğun içinde gibiydim. Büyük bir problemi bitirmik üzere olduğumdan emindim ve Türkiye'den ayrılmak asla pişmanlık duyağım bir davranış değildi."